Amerika Gezi Notları -2-
Los Angeles Gezi Notları
Giriş yazısında belirttiğim gibi konaklama pahalı olduğu için bu gezimde de elimden geldiğince evinde kalacak birilerini bulmaya çalıştım. Canonturk forumundan iyi tanıştığımız Tuna abi sağ olsun beni evinde ağırladı ve 4 gece orada kaldım. Ama önce şu şehir efsanesi haline gelmiş Amerika’ya girişteki güvenlik kontrolünü bir anlatayım öyle devam edelim.
Gitmeden önce çok şey duymuştum. Yok köpek gibi muamele ediyorlar, çoraplarını bile çıkartıyorlar, hele sen Müslümansan ayvayı yedin, arkada odaya çekip soru sorarlar, sıkıştırırlar eğer heyecan yaparsan seni geri gönderirler vs vs. Onlarca şey duydum. Ama ben her zamanki rahatlığımda olduğum için bunların hiç birini kafama takmadım. Uçaktan inip pasaport kontörlüne geçtim. Polis direk ülkemize hoş geldiniz diyerek pasaportumu istedi. Bu kadar güler yüz şaşırtmıştı beni. Oradan geçtikten sonra ikinci kontrolde başka bir polis gelerek yine aynı kibarlıkla çantanda ne var bakmamız gerekiyor dedi. Çantayı baya didik didik aradı, sonra okeydir çantanızı alıp gidebilirsiniz.
Oradan çıktım ve tüm kontroller bitmiş oldu. Ve bir kez daha anladım ki biz olayları abartarak anlatmayı gerçekten seviyoruz.
Amerika gezimi planlarken 1 aylık araba kiralama düşüncem vardı ama hesap kitap yapınca pahalıya geleceğini anladım ve araba işinden vazgeçtim. Los Angeles büyük bir yer ve arabanız yoksa gezmek biraz sıkıntı. Elbet toplu taşıma var ama mesafeler arası çok uzak olduğu için iki bölge arası neredeyse 2 saat sürüyor. Arabanız varsa yarım saat. Olsun topluma karışırız, zaten gezi tarzım da bu deyip her gün otobüs, tramvay, metro ne varsa kullandım. Kullandım ama burada toplu taşımayı en alt tabaka ya da evsizler kullanıyor. Bir otobüsün içinde 3 tane deliyi yan yana görebilirsiniz. İnip metroya geçtiğinizde de bir 3 tanesini daha orada görebilirsiniz. Şimdiye kadar gezdiğim ülkeler arasında bu kadar çok deliye hiç rastlamamıştım.
Bizde nasıl İstanbul kart varsa onlarda da TAP kartı var. Günlük 5 usd yükleyerek neredeyse Los Angeles’daki tüm toplu taşıma araçlarına 1 gün boyunca sınırsız binebilirisiniz. Hesaplı geldiği için her gün bunu yapmıştım.
Genelde gezilerimde yaptığım gibi ülkeye iner inmez oranın sim kartını ve internet paketini aldım. Ama şimdiye kadar aldığım en pahalı sim kart buydu. 1 ay geçerli, 2 gb kotalı, sınırsız konuşma ve mesajlaşma paketine sim kart dahil 60 usd verdim. İşiniz 1 haftaysa öyle bir seçenek maalesef yok. Minimum 1 aylık paketler satılıyor.
Çok ucuza bulunabildiği için neredeyse herkeste bir araba var. Ve 300 metrelik yere bile arabaya binip gidiyorlar. Dolayısıyla sokaklarda insan görmeniz pek mümkün değil. Özellikle benim gibi sokak sokak gezmeyi sevenler için Los Angeles büyük hayal kırıklığı olacaktır. Hollywood, Santa Monica ve belli başlı bir iki yer haricinde sokaklarda insan gör(e)medim. Elbet her yerine gitmedim ama anladığım kadarıyla Amerika’nın birçok yerinde durum böyleymiş.
Artık biraz insan göreyim düşüncesiyle Hollywood’a gidiyorum. Orayı videosuz anlatmak olmaz, izleyin devam edelim.
Gördüğünüz gibi Hollywood baya eğlenceli bir yer. Sokak sanatçıları yaptığı şovlar ve makyajlarıyla şimdiye kadar gördüğüm en iyiler listesinde ilk üçe girer. Sevdiğiniz sanatçının el izlerini yerde aramaksa ayrı bir zevk :) Yarım gün rahatlıkla burada geçirilir. Meşhur Hollywood tabelasına gitmek isterseniz sürekli el ilanı dağıtan kişiler var. Onlardan bir tura katılıp gidebilirsiniz. Bana uzaktan görmek de yettiği için yanına kadar çıkmaya gerek duymadım. Bulvar üzerinde ve paralelindeki bazı sokaklarda güzel mağaza ve dükkanlar var. Yavaş yavaş, doya doya buralar gezilmeli. Ama fiyatlar yüksek olduğu için bu bölgeden hiç alışveriş yapmadım.
Videoda gördüğünüz üzere 6 usd ye mc donalds menü yedim. Hayatımda yediğim en kötü hamburgerdi. Doğduğu yerde nasıl bu kadar kötü olabiliyor anlayamadım.
Ertesi gün universal studiolarına gittim ama sadece bölgeyi gezdim. Şovların yapıldığı alana girmek için hem tam bir günümü ayırmak hem de bu iş için 100 usd vermek istemedim. Orayı görmeden de gelinir mi demeyin, herkesin ilgi alanları farklı olabiliyor ve ne kadar az parayla bu geziyi bitirirsem sonraki gezime o kadar hızlı gidebilirim :)
Galiba Los Angels’da en sevdiğim yerlerin başında Santa Monica bölgesi ve Venice Beach geliyor. Bir sahil düşünün ki o şehrin en güzel ve turistik yerlerinden biri olsun. Ama sahil boyunca ne bir işletme ne bir çay bahçesi ne de havlunuzu yere atıp güneşlenmeniz için sizden yer ücreti isteyecek adamlar olmasın. Sadece halka açık, zengin ve fakirin yan yana olduğu, sokak sanatçıları ile eğlence dolu ücretsiz bir yer. Kim hafta sonlarında böyle bir sahil kenarına gidip bisiklet sürmek, çocuklarıyla eğlenmek, spor yapmak, balık tutmak ya da sadece vakit geçirmek istemez ki?
İşte bu yüzden burayı çok sevdim. Bir de gittiğimde farklı etnik grupların stantları ve ufak gösterileri vardı. Çok eğlenceliydi.
Şimdi de ünlülerin mekanı Beverly Hills’teyiz. Burası için genelde denilen şey şu; herhangi bir markete gitseniz ya da bir cafede otursanız Hollywood ünlülerine rastlamanız pek bir mümkün. Ünlülere karşı böyle bir ilgim olmadığı için bu arayışa hiç girmedim. Bölgeyi gezip, avm tarzı ufak bir yerde biraz oyalandım o kadar. Zaten belediye otobüsüyle Beverly Hills’e gelmiş birisinin daha ne yapmasını bekliyorsunuz ki :) Caddeleri ve evleriyle direk lüks hatta aşırı lüks bir yer. Benzer lüksteki Monaco’da da bulunmuştum ama burası harbiden daha abartı. Şöyle ki caddelerde normal araba pek yok. Hepsi aşırı pahalı modeller. Ve durduk yere iki tane son model lamborginiyi yan yana görebilirsiniz. Ve ikisini de kadın kullanıyor olabilir. Yani lamborgini çok görmüştüm ama hem kadın kullananı hem de bağırttıra bağırttıra gidenini ilk defa burada gördüm. Mağazalar da aynı şekilde aşırı lüks. Velhasıl bir sırtçantalıyı bozacak bu yerde daha fazla kalmadan yola devam ediyorum :)
Sonraki gün ise evinde kaldığım Tuna abi sağolsun beni, Big Bear bölgesinde her yıl yapılan rönesans fuarına götürdü. Burada giriş ücreti 15 usd. Ama baya eğlenceli bir yer. Videoyu izleyince hak vereceksiniz.
Videonun sonlarına doğru gördüğünüz gibi Amerikalılarda, Avrupa ülkeleri gibi ufak arabaya binme alışkanlığı hiç yok. İri iri arabaları tercih ediyorlar. Muhtemelen bunda yolların ve park alanlarının genişliği de büyük etken. Tabi benzinin ucuz olmasını da unutmayalım.
Los Angeles şehir merkezinde pek bir şey yok denildiği için orayı son güne bıraktım. Bugün otobüsle San Diego’ya geçeceğim. Tabi önce merkezdeki terminale gidip çantamı bırakıyorum. Şimdi down town denilen yerdeyim. Burada direk The Last Bookstore muhakkak uğrayın derim. Bir kitapçı dükkanı daha ne kadar güzel olabilir ki bilemiyorum. Porto’daki Lello Bookstore’da çok hoşuma gitmişti, orası da harbiden gidilmesi gereken bir kitap dükkanı ama burası dekoruyla 1-2 gömlek daha üstündür derim.
Konu kitaptan açılmışken, Amerika seyahatim boyunca hiç ummadık yerlerde kocaman kocaman kitapçı dükkanları gördüm. Hem ikinci el hem yeni kitap satan yerler. Bu kadar çok kitapçı dükkanını galiba şimdiye kadar hiçbir ülkede görmedim.
Los Angeles merkez beni biraz şaşırttı. Çünkü şehir merkezi kavramı pek bizdeki gibi değil. Büyük iş merkezlerinin altı bildiğiniz kalitesiz 1 milyoncu dükkanları gibi yerlerle dolu. Denildiği gibi burada pek vakit kaybetmeye değmez. Gelmişken uğrayın elbet ama uzunca yapılacak bir şey bulamadım.
Los Angeles’daki 4-5 günümde Amerikan kültürü hakkında baya fikir sahibi oldum. Kahve delisi bir millet. Starbucks boş yere buradan çıkmamış. Aynı filmlerde olduğu gibi polis memuru kahvesini alıp arabada içiyor, sağı solu kesiyor. Burada çok sık polis arabası gördüm ama bunun bir sebebi de polislerin tek tip olması. Yani hem trafik polisi hem normal polis iki görevi de aynı kişi yapıyor. Ama tuhaftır ki polisler bildiğin senden benden gibiler. Gelen geçenle selamlaşıyor ve gayet güler yüzlüler. Selamlaşma demişken, Amerikan halkı bana o kadar rahat geldi ki. Evden dışarı çıkıyorsun, gören direk günaydın diyor. Yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçiyorsun yanındaki adam seninle muhabbete giriyor. Karşıdan gelen kız seni durdurup, hey t-shirtün çok cool, şalvarın da öyle diyebiliyor. Hiç abartmıyorum 32 günlük gezim boyunca her halde 30 kişi beni durdurup şalvarın, t-shirtün çok güzelmiş deyip, gülümseyerek yoluna devam etti. Bizdeki apartman ya da site hayatında genelde insanlar birbirlerinin yüzüne dahi pek bakmadığı için bu sıcakkanlı tavırlar beni çok şaşırttı. Ama tabi bu tavrında şöyle bir durumu var, özellikle Amerika’da yaşayan Türklerde benzer şeyleri söyledi. Mesela biriyle ayaküstü tanışıyorsun, sohbet ediyorsun ya da komşusun. Her şey güzel, çok kibarlar ama onlarla dost olman, arkadaş olman ev ziyaretlerine girmen pek kolay değil diyorlar. Yani tanışma ve kaynaşma kolay ama onun bir kademe ilerisi zor deniyor. Benimde anladığım aynı bu yönde. Ne diyeyim her milletin kültürü farklı.
Bir diğer konu da güvenlik ile ilgili. Komple gezim boyunca en ufak bir güvenlik sorunu görmedim. Geç saatlerde dışarıda olduğum da oldu ama benim gözlemim İstanbul’dan daha güvenli bir yer. Şöyle farklı bir örnek vereyim. Mesela internetten aldığımız bir ürünü ertesi gün kargodan bekliyorduk. Eve geldiğimizde apartmana girdik ve daire kapısının önünde yerde bizim paket duruyordu. Hemen dedim ya bunu nasıl bırakıp gitmişler çalınabilir! Aldığım cevap, onu kimse almaya cesaret edemez. Eğer çalarsa Ups’i soymuş gibi olur ve başı büyük belaya girer. Tekrar şaşırarak bunu da öğrenmiş oluyorum.
Şehrin gece hayatı bir sırtçantalı için kesinlikle pahalı. Ve hafta içi ya da hafta sonu fark etmez gece 2 olmadan her yer kapanıyor. Bu durumu gördükten sonra Amerikan filmlerindeki ev partilerinin neden ortaya çıktığını daha iyi anlıyorum :)
Şimdi San Diego’ya gidiyorum. Otobüs bileti 25 usd. Yol yaklaşık 3,5 saat sürüyor.
Bir de tabi alışveriş konusu var ama o apayrı bir durum. Onu bu başlıkta detaylıca anlattım.
Amerika Gezi Notları -3- San Diego ve Tijuana
Amerika Alışveriş Rehberi
İnsanların tavrı beni de şaşırtmıştı. Gitmeden önce kafamda hep kendini beğenmiş, burnu bir karış havada insanlar beklentim vardı. Ancak sonra bizden çok daha fazla güler yüzlü olduklarını farkettim. İnanın tuvalette ihtiyacımı giderirken, yandaki adam merhaba, nasılsınız diyebiliyordu. :) Oturduğum evde asansöre biri girse, nereye bakacağını şaşırıyor. Arkadaşıma durumu anllattığımda, sizinkine benzer bir cevap almıştım. Size selam verirler, hal hatır sorarlar, ancak en ufak bir şeyde sizi tanımazlar.
Güvenlik konusunda da benzer şeyler yaşamışız. TV filmleri ve dizilerin etkisiyle çok daha belalı bir ortam bekliyordum. Ancak gecenin bir yarısında, ara sokakta, yada ıssızlığın ortasında bir bara rahatlıkla gidip eğlenebiliyorduk. Bu konuda biraz sanırım evhamlıyız, herkes bize düşman gibi garip bir bilinçaltı durumumuz var.
Benzer sebepler yüzünden gideceğim ülkeler hakkında Türkçe kaynaklara elimden geldiğince bakmıyorum. Biliyorum ki bakarsam %90 o ülkeye karşı ön yargılı olacağım. Bir de dediğiniz gibi sanki dünya bize düşmanmış gibi bir havamız da var. Neden böyle bilemiyorum. Bir an önce bu durumdan kurtulmak ümidiyle.
Merhaba çok güzel bir yazı olmuş. Ben de dil eğitimi amaçlı Kaliforniya’da iki ay geçirdim. Gerçekten çok güzel bir yer. Deneyimlerimi paylaştığım bir de blogum var. Olur da boş zamanınıza denk gelirse bakarsanız sevinirim :)
http://unturcoenlosangeles.blogspot.com
COK TESEKKÜRLER COK FAYDALI BILGILER
Rica ederim.
TAP ticket nasıl alınır bilgi vermeniz mümkün mü? Bütün metro hatlarında geçerli mi bildiğim kadarıyla 7-8 tane metro hattı var
Duraklardaki cihazlardan alınır. Kimi metro ve otobüslerde geçmez.
Teşekkürler bilgiler için