Kuna Yala Yerlileri
Panama’da Kuna Yala yerlilerini ziyaret etmek için San Blas adalarının olduğu bölgeye gittim. Yabancılar genelde buralara fantastik Karayip adalarını görmek için gelse de benim öncelikli amacım bu yerlilerle yaşadıkları ortamda iletişime geçmekti. Kuna Yala bölgesi özerk bir yer olduğu için bu bölgeye girerken hem 20 USD vergi veriyorsun hem de bazı kontrollerden geçiyorsun. Bölgeye kafana göre girip, çıkamıyor olsan da yine de çok katı kurallar yok.
San Blas bölgesinde irili ufaklı 300’ün üzerinde ada var. Adaların hepsinin sahibi Kuna Yala yerlileri. Hiçbir ada yabancı birine satılmıyor. Bahsettiğim adalar 3 metre uzunluğundan 1 km uzunluğuna kadar gidebiliyor. Çoğu ise 200 metre civarında ve içlerinde de Kuna Yala yerlilerinin kendi evleri var. Yani bu insanlar ömür boyu ufacık bir adada yaşıyorlar. Bazı adalar ise turistlere açılıp hostel tarzında konaklama imkanı da sunuyor. Yani adada 4-5 tane Kuna Yala ailesi varken 15-20 yataklı bungalov tarzındaki evlerde siz de konaklayabiliyorsunuz.
Bölgeye gitmeden önce lokal insanlardan Kuna Yala yerlilerin yabancıları sevmediği, fotoğraf çektirmek için hemen para istediği ve dinlerinin imanlarının para olduğunu defalarca duymuştum. Olsun, iyi bir fotoğraf için her zaman para vermeyi göze aldığımdan sorun değil dedim. 3 Günümü geçireceğim Ina adasına öğlen 12 gibi vardım. Ada 200 metre uzunluğunda ve içinde de 7-8 tane Kuna Yala ailesi var. Elektrik ihtiyaçlarını güneş enerjisi ya da jeneratörden karşılıyorlar. Yerliler haricinde adada yabancı olarak sadece 4 kişiyiz. Diğer gezginler hemen o kristal su ve beyaz kumların olduğu fantastik sahile giderek hamakta takılmayı ve denize girmeyi tercih etse de ben kedinin yeni bir yere gittiğinde yaptığı gibi hemen adanın kıyısını, köşesini incelemeye başladım. Yanıma şeker ve çikolata alarak yerlilerin yanından geçiyor, çocuklara şeker verip ailelerle selamlaşıyorum. Selamlaşıyorum derken genelde onlar selamı almıyor, sen verdiğin “merhabayla” kalıyorsun. Ortamı anlamak için ilk gün kamerayı hiç onlara göstermedim. İkinci gün ise dışarı çıktığımda artık çocuklar peşime takılıyordu, hatta gülüp eğlenmeye bile başlamıştık. O sırada evlerinden kadınlar da dışarı çıkıp elini uzatıyor ki, çocuklara verdiğim şekerlerden onlar da nasiplensin. Seve seve şeker ve çikolataları veriyorum. Alan arkasını dönüp gidiyor. Teşekkürü geçtim bir tebessüm dahi yok. İçimden söyleniyor olsam da fotoğraflarını çekeceğim için dişimi sıkıyorum. Bu sırada inceden inceye kadınlara bakıyorum ki hangisi fotoğraflık, hangisinden istediğim kareleri alabilirim diye kafamda da kurguluyorum.
Saat 17:00 gibi tam da ışığın fotoğraf çekmek için güzel olduğu bir zamanda daha önce gözüme kestirdiğim bir ailenin yanına gidip konuşmaya başladım. 30 Yaşlarında bir kadın ağaçtan yapılma, çatısı o bildiğiniz saman gibi solmuş uzun yapraklarla örtülü bir evin önünde oturup, kucağında da boncuk torbasıyla elişi şeyler yapıyor. Evin içindeki annesi de sandalyeye oturmuş o da kucağındaki boncuklarla uğraşıyor. Kadının bir de 5 yaşlarında bir çocuğu var.
Merhaba deyip yanına çömeldim. Tam anlamasam da ağız ucuyla galiba bir merhaba dedi. Yine hem çocuğuna hem kendisine çikolata verip ortamı yumuşatmaya çalışsam da o donuk yüz ifadelerini hiçbir zaman değiştiremedim.
– (Yaptığı kolye ve bileklikleri göstererek) Çok güzelmiş, kaç lira?
+ 5 ve 10 USD
– Hepsini sen mi yapıyorsun?
+ Evet
– İçerideki annen mi?
+ Evet
Kadına ne sorsam dosdoğru cevap vermiyor. Dedim annesinin yanına gideyim belki onunla yıldızım uyuşur.
– Merhaba, çok güzelmiş bunlar.
+ Evet
– Adın ney, kaç yaşındasın?
+ (Dosdoğru bir cevap yok)
Çikolata veriyorum alıp hemen boncuk çantasının içine atıyor. Bekliyorum ki belki bir teşekkür eder ama yok, nerede. Anneyle de uyuşamayacağımı anladım ama tam da fotoğraflık olduğu için hala zorluyorum. Neyse kızının yanına geri döndüm.
– Fotoğrafınızı çekmek istiyorum, nasıl yaparız?
+ Olur ama para vermelisin. Bir fotoğraf 2 USD.
– Yok tek fotoğraf değil. 5 Dakika süresince evin içinde ve dışında fotoğraflarınızı çekmek istiyorum. Hem senin, hem çocuğun hem de annenin. Kaç lira?
+ 20 USD
– Biraz çok gibi. 10 USD olmaz mı?
+ 15 USD
– Ok 15 USD vereceğim, sorun değil.
Annesi tamamen rengarenk giyinmiş, tam geleneksel kıyafet ve takılarla olsa da kızında sıradan bir t-shirt var.
– Ama sen de üstüne değiştireceksin. Yöresel kıyafetlerle fotoğrafınızı çekmek istiyorum.
+ Ok, şimdi üstümü değiştiriyorum.
– Anlaştık. Ben de gidip kamerayı ve parayı getiriyorum.
Kaldığım odaya gidip kamerayı ve 15 USD yi aldım. Kadının üstünü değiştirmesi için de bir 5 dakika bekleyip evlerine geri döndüm. Bu gibi durumlarda parayı hemen vermeyi seviyorum ki rahat ve mutlu olsunlar. 15 USD yi verdim. Baktım çocuğa mickey mouslu bir kıyafet giydirmiş, aynı misafirliğe götürür gibi. Dedim tamam çocuk kalsın sen ve annenin fotoğrafını çekeceğim. Ama kadın üstünü değiştirmemiş, hala sıradan bir t-shirtle duruyor.
– E yöresel kıyafetlerini giymemişsin?
+ Yok ben üstümü değiştirmeyeceğim.
– Biraz önce konuştuk, değiştirecektin ve ben de öyle fotoğrafınızı çekecektim.
+ Yok vazgeçtim, değiştirmeyeceğim, fotoğraf da istemiyorum.
– Parayı niye aldın?
Hiçbir şey demeden kafasını hafif sola eğdi, omuzlarını da yukarı aşağı kaldırıp indirirken dudaklarını büzerek “banane, vermeseydin” der gibi bir hareket yaptı. O sırada Kadir İnanır edasıyla yeter uleyn deyip önündeki boncuk poşetini kafasına geçirmek istesem de… yapmadım.
Bir an duraksadım, annesine tekrar baktım. Kadın hala gözüme güzel ve fotoğraflık görünüyor. Ok dedim. Seni ve çocuğunu değil sadece annenin fotoğrafını çekeceğim. Geçtim annesinin yanına ufaktan konuşmaya çalışıp, ortamı yumuşatmak istiyorum ama imkanı yok. Neyse kadın sandalyede otururken bir, iki fotoğrafını çektim ama çok beğenmedim. Dedim kapının önüne gelir misin, orada ışık daha güzel. Mırın kırın ederek kapının önüne geldi. Bir iki fotoğrafını daha çektim. 5 Dakika olarak anlaşmıştık ama henüz 2 dakika olmadan burun kıvırmaya başladılar. Kızı da oturduğu yerden homurdanmayı ihmal etmiyordu. Bu arada hızlıca hareket ediyorum ki zamandan kazanıp daha fazla fotoğraf çekeyim. Çektiğim fotoğrafları incelerken baktım bir tanesi bayağı güzel. 2-3 dakika daha zamnım olsa da o kadar çok söylendiler ki türkçe olarak “tamam Allah’ın cezaları” deyip kamerayı kapattım.
Kış ayının hiç olmadığı, kristal su, beyaz kum ve palmiyelerle dolu cennet gibi güzel bir adada yaşayan, rengarenk kıyafet, yanaklara yapılmış kırmızı makyaj ve boncuklarla süslenmiş bu kadının yüz ifadesinde; bulunduğu ortama ve elbiselerine tamamen zıt olarak “15 USD yi verdin, e git artık, istemiyoruz seni” bakışı vardı.
Kuna Yala yerlilerinin tek fotoğraflık özeti budur.
Allah’tan “verin parami, verin parami” diye bağırmamışsınız. Kuna Yala yerlilerinde bu ananı avradını anlamına gelen bir küfürdür. :)
Bahsettiğiniz gibi o güzel coğrafyada böylesine paracı ve suratsız insanların olması çok garip. Dünya sürprizlerle dolu. Bizimle paylaştığın için teşekkürler.
Olay verdiğim 5-10 USD değildir. Oraya gidip, orada kalmak için harcadığım yaklaşık 400 USD ve 3 günlük zamandır. Gördüğünüz tek fotoğraf bu bahsettiklerimin hepsini içerir.
..Yazık yaa cennette bir yerlerde insanlık ölmüş maalesef…
İğneyi biraz da kendine saplamaya ne dersin? Sen insanlara egzotik hayvan muamelesi yaparsan, hayvanat bahçesi geziyormuş gibi davranırsan onlar da seni “zengin beyaz adam” oalrak görürler.
egzotik hayvan bunlar gibi davranmaz
İlginçmiş gerçekten..İklimin ve çevrenin insan karakterleri üzerinde etkisi olduğunu biliyordum.Burdaki atmosfer insanların davranışlarını etkilememiş ise, ya bu tezde ya da buradaki insanlarda sorun var
Her yerli grubunun yabanciya bakisi farkli. Bu yerliler icinse ayni dedigim gibi. Kiminle konusursaniz yazdiklarimin benzerinde seyler duyacaksiniz.
Ben üzüldüm ya. Ne yerlilikleri kalmış ne başka bir şey. O adalar oteller kurulmadan önce nasıldır hayatları kim bilir. . Modern hayatla buluşmadan kendi kendilerine yetebiliyorken, para ve turizm gibi kavramlar hayatlarına girmemişken daha mutlular mıydı acaba? Modern insanlar onların kendi beslenme ve yaşam kaynaklarını ellerinden alıp onları turistlerden gelecek bir kaç dolara mahkum etmiş gibi geldi bana. Bilemiyorum tabii.