Gezi Yazarlığı Nasıl Yapılır?
15 Ay içinde sosyal medyada gerçek 200 bin takipçi elde ettikten sonra galiba bu konu hakkında birkaç şey söyleme hakkım var. Yazacaklarım ansiklopedik bilgiler değil, tamamen kendi tecrübelerime dayalı şeylerdir.
Sosyal medya artık hayatımızın olmazsa olmazı. Web sayfanızla beraber sosyal medya hesaplarınız da muhakkak olmalı. Olmalı ama mantar gibi türeyen gezi blogları arasından nasıl sıyrılacaksınız? İşte zor olan da zaten bu. Beş parasız dünyayı gezmeniz, çok güzel yerleri dolanmanız, ucuza gezme yöntemlerinden bahsetmeniz maalesef bir işe yaramıyor. Çünkü bunları herkes yapıyor. Gezinizin bir amacı olmalı ve bir şekilde onu projelendirmelisiniz. Benim avantajım fotoğrafçı olmamdan geliyor. Dünyayı çok iyi gezen Türk gezginlerimiz var ama içlerinden fotoğrafçı olanını hiç görmedim. Bu sayede hem bulunduğum yeri takipçilere iyi yansıttım hem de portre fotoğraflarımın hikayesini anlatarak onları gezilerime dahil ettim. Ezelden beri hep portre fotoğrafı çekmeyi seven birisiyim. Sahilde ayağımı uzatarak fotoğraf çekmektense o bölgede yaşayan insanlarla tanışıp, onların fotoğraflarını çekmeyi tercih ettim. Daha sonra bulunduğum ülkelerdeki yerlileri keşfetmeye başladım. Yerli ziyaretleri aşırı zor ve maliyetli olsa da bana yaşattığı tecrübe inanılmazdı. Bunun etkisi takipçilerime de yansıdı ve gezime olan ilgileri daha da arttı. 15 Ay önce gezime başladığımda gezilerimin ana teması “insan” diyordum ve hala da öyle olmaya devam ediyor.
Peki siz ne yapabilirsiniz?
Fotoğrafçıysanız benim yaptığımı yapın. İnsanlar artık güzel bina, meydan, deniz, sahil görmekten bıktı. Ana temanızı “insan” olarak belirleyip gezinize devam edin. Farklı ve ilgili bir takipçi kitleniz olacaktır. Ama dediğim gibi fotoğraf çekme kabiliyetiniz olmalı. En pahalı makineyi almayla maalesef iyi fotoğraf çekilmiyor. Tabi bunun yanı sıra yalın ve okunabilir bir diliniz de varsa işler tıkırında gider. Olayları, yaşadıklarınızı anlatırken gereksiz konulara girmeyin ve yazıyı boş yere uzatmayın. Anlatacak birşeyiniz yoksa da anlatmayın. Yok hasta olduydum, sabah kalkamadım, otobüsü kaçırdım, ailemi özledim, çok yoruldum gibi takipçileri pek de ilgilendirmeyecek şeyler paylaşmayın. Sade, öz ve net olun. Diğer bir konu da sürekli kendi fotoğrafınızı da paylaşmayın. Bunu en çok kadın gezginler yapıyor. X bir kadın gezginin sayfasına bakın her beş fotoğrafdan ikisinde kendisi vardır. Hatta bazılarında nasıl oluyorsa her fotoğrafta kendisi var :) Bu olay bana biraz gereksiz geliyor. Yapmayın.
Tabi fotoğraf çekmekle de iş bitmiyor. Websitenizdeki ülke yazılarınız da basit bir dille olmalı. Aynı şekilde otobüsü kaçırdım, hasta oldum gibi okuyana gereksiz gelecek şeylere yer vermeyin. Kaldığınız yerin ücretini, nereden nereye nasıl gittiğinizi, hangi aracı kullandığınızı detaylıca yazın. Dünyayı gezmek isteyenlerin en büyük derdi para problemi olduğu için bu bilgiler çok önemlidir. Yaptığınız rotayı haritayla da desteklerseniz sitenize gelecekler için kullanışlı bir kaynak olabilir. Sosyal medya dedim ama websiteniz de bir hayli önemlidir. Gezi yazılarınız artıp, sitenize gelen kullanıcılar uzun süre sitenizde kalıyorsa zamanla google sizi aramalarda en üst sıralarda gösterecektir. Websitenize gelen kişi, sizi sosyal medya hesaplarınızdan da takip edebileceği için bu mecraların hepsini bir bütün gibi düşünüp, birbirleriyle ilişki şeyler olduğunu unutmayın.
Gezi yazılarınız kesinlikle özgün olsun. Türkiye’deki bilindik bazı gezi sitelerinin yaptığı gibi sağdan soldan araklayarak ya da wikipediadan kopyala/yapıştır yaparak sitenizi doldurmayın. Böyle yaptığınızda ilk başlarda google aramalarında gösterilecek olsanız da uzun vadede faydadan çok zararı olacaktır. Aynı şekilde gezi yazılarını yabancı seyahat sitelerinden alıp Türkçeye çevirenler de var. Bu durumlar için ne diyeyim bilemiyorum. Başka bir konu kesinlikle sahte takipçi de satın almayın. Bu tip şeyler bana çok komik geliyor, kendinizi komik duruma düşürmeyin. Çünkü bu eninde sonunda anlaşılır.
Gördüğüm başka birşey de, insanlar artık TV’lerdeki gezi programlarından aşırı sıkılmış durumda. Sunucunun gittiği her yeri aşırı övmesi, yediği her yemeği, tattığı her içeceği inanılmaz gibi anlatması artık gerçekçi gelmiyor. Özellikle bizim gibi gezginler bloglarında paylaşım yapınca TV’lerdeki programlar sıkıcı gelmeye başladı. Oraya gittiniz diye sadece güzel şeylerden bahsetmeyin, elbet olumsuz şeyleri de vardır. Onları da anlatın.
Peki fotoğrafçı değilseniz, gezinizin ana teması ne olabilir?
Bana gelen sorular arasından çıkardığım sonuç ve kendimce birkaç düşüncemi paylaşayım. Gittiğiniz ülkedeki hamile kadınların ve yeni doğmuş bebeklerin hayatlarını inceleyebilirsiniz. Ne yiyor, ne içiyorlar, nasıl yaşıyorlar, ilaç kullanıyorlar mı? Gibi sorular bana çok geliyor. Anladım ki böyle bir ihtiyaç var. Benim yapabilmem mümkün değil ama birileri bu temayı kullanabilir diye düşünüyorum. O olmazsa gittiğiniz yerdeki eğitim hayatını inceleyin, kahve kültürlerine bakın, bitkisel ilaçları ve faydalarını araştırın, yoga ile ilgilenenler için yoga üzerinde yoğunlaşın, kadın-erkek ilişkilerini inceleyin gibi bir sürü konu bulabilirsiniz. Yani gezinizi “ben var ya öff fena gezerim, acayip gezerim” modundan çıkartıp bir konu çevresinde toplayın. Böylece hem size özgü bir gezi şekliniz olacak, hem de konuyla ilgili takipçileri çekebileceksiniz. Tabi yine konuyla ilgili firmaların ileriye dönük size destek/sponsor olmaları da muhtemeldir. Düşünsenize gittiğiniz ülkelerdeki hamile kadınların hayatını inceliyorsanız, takipçi kitleniz de o yöndeyse, hamile kadınlar için ürün satan firmalar neden size destek/sponsor olmasın ki?
Fotoğraf ve yazıların yanında video da paylaşabilirsiniz. Ama bilin ki en zoru kaliteli video çekip, onu düzenlemektir. Ciddi zaman, emek ve bilgi ister. Bu konuda tecrübeniz yoksa video işine hiç bulaşmayın derim. Ama illa video paylaşacaksanız onu da youtube kanalı açıp, oradan paylaşın. İleriye dönük videolarınız arttıkça az da olsa youtubedan da para kazanabilirsiniz. Youtube sayfama linkten bakabilirsiniz.
Websitenizi yaptırırken benim bir arkadaşım var o yapacak demeyin. Konuya hakim birini bulun, parası neyse verin ve temeli sağlam bir site yaptırın. Uzun yıllar devam edeceğinizi düşünürsek websitesinin ne derece önemli olduğunu anlayabilirsiniz. Tabi siteyi yaptırmakla iş bitmiyor. İşin teknik tarafını da iyi kötü öğrenmelisiniz. WordPress nedir, domain nedir, hosting nedir, kullanıcı paneli nasıl yönetiliyor gibi belli başlı şeyleri öğrenmelisiniz.
WordPress: www.rotasizseyyah.com web sitesi wordpress altyapısıyla kurulmuştur. Yani kabaca web sitesi yapmanıza yarayan bir platform diyeyim. Ücretli/ücretsiz temaları vardır.
Domain: www.rotasizseyyah.com web sitesindeki “rotasizseyyah.com” ismine domain denir. Türkçe karşılığı alan adı olarak geçer. .com, .net, .gov diye uzar gider. Yıllık domain ücreti 6-7 usd arasıdır. Uzun süreli blog yazarlığı yapacaksanız domain alırken en az 5 yıllık alın derim. Söylentiye göre uzun süreli domainler google sıralamalarında üste çıkmaya fayda sağlıyormuş.
Hosting: Domain satın aldınız ya. İşte şimdi de sitenizi kurmanız gerekiyor. Sitenizin kurulacağı yere hosting denir. Kabaca şöyle açıklayayım; Bu hizmeti sağlayan firmalarda size bir bilgisayar kiralanıyor ve siteniz o bilgisayar içine kuruluyor. Hosting firmasının kaliteli olması, kiraladığınız biglisayarın iyi performanslı olması ödeyeceğiniz yıllık para ile doğru orantılı olarak artar ya da azalır. Eğer hiti yüksek bir websiteniz olursa hosting hizmetiniz çok iyi olmalıdır. Paradan kaçınmayın.
Eğer gezi yazarlığını geziniz devam ederken yaparsanız bilin ki tüm gezinizin ortalama 4’te 1’ini bu işlere ayıracaksınız. Yani zaman kaybınız çok fazla olacak. Önceden Türkiye’ye döndüğümde gezi yazılarımı yazıyordum ama artık sürekli gezer halde olduğum için o ülkeyi bitirir bitirmez gezi yazısını da yazıyorum. İpin ucunu bir kaçırdı mı gerisi maalesef çorap söküğü gibi geliyor.
Tabi herşeye başlamadan önce kendinize güzel bir isim bulmalısınız. Benim tavsiyem uzun bir isim olmasın ve website adresi kolay anlaşılabilir olsun. İşin başka zor bir yanı da etkileyici bir isim bulabilmektir.
Sosyal medya paylaşımlarını nasıl yapmalısınız?
Gittiğiniz bölge ile ilgili onlarca fotoğraf paylaşmanıza gerek yok. Konuyla ilgili 4-5 tane kaliteli fotoğraf seçip, onları paylaşın. “Buseyle kahve qeyfi” yazıp gönderi paylaşmaktansa bulunduğunuz yerle ilgili biraz bilgi verin ki takipçileriniz yeni birşeyler öğrenmiş olsun ya da paylaştığınız fotoğrafı daha iyi anlayabilsinler. Mesela alttaki sahil fotoğrafını örnek olsun diye iki farklı şekilde paylaşalım;
Örnek 1: “Ayyy ada, su, kumlar bir harikaydı. Seneye buraya tekrar geleceğim. #deniz #mavi #starbucks #whitechocolatemocha”
Örnek 2: Panama’nın Karayip tarafındaki bu Ina adasına Panama City’den git-gel tüm masraflar dahil 100 USD. Adada 3 öğün yemek dahil bungalov tarzı evlerde konaklamanın ücreti ise gecelik 20 USD. 200 Metre uzunluğundaki bu adada kaldığınız sürece ayakkabı ve terlik giymenize gerek yok çünkü heryer beyaz plaj kumu. Böyle bir deneyimi yaşayabileceğiniz nadir yerlerden biri.”
Sizce bu iki tür paylaşımdan hangisi takipçilerin daha çok ilgisini çeker ya da onlara yeni birşeyler katar? Bence 2. paylaşım :)
Yine aynı şekilde üstteki orman fotoğrafı için birşeyler yazalım.
Örnek 1: “Adamlar yeşile değer veriyor. Ne güzel orman yapmışlar. Bizde olsa toki girerdi. #orman #da #yürüyorum #whitechocolatemocha”
Örnek 2: “Kosta Rika’da Santa Elena Bulut Ormanlarındayız. Yürümek için 4-5 tane farklı parkuru var. 6-7 saatimi buraya ayırarak yaklaşık 12 km yürüdüm ve bütün parkı görmüş oldum. Bulut ormanı denmesinin sebebi bazı bölgeleri gerçekten de bulutların içinde kalıyor. Buradaki bitki örtüsü için amazonlardan daha zengin diyorlar. Hatta dünyadaki en zengin canlı çeşitliliğine sahip ormanlardanmış. Bitkilerin yanında envai çeşit kuş ve başka hayvanları da görmek mümkün. Tabi bu tamamen şansınıza kalmış. Genelde çeşit çeşit kuş sesleri duyuyorsunuz. Bulunduğum en mistik yerlerden biriydi”. Ben yine 2. yorumu tercih ediyorum. Yani kabaca paylaşımlarınızı bu şekilde yaparsanız daha etkili olacaktır.
Yazılarınızda mahalle ağzını ve argo kelimeleri kullanmayın. Siz öyle konuşursanız takipçilerin yorumları da o şekilde olur ve ortaya kalitesiz bir mecra çıkar. O sebeple tanımadığım kim varsa hep sizli, bizli konuştum. Senli benli konuştuğunuzda 15 yaşındaki çocuk qanka naber, napıyon diye mesaj atabiliyor. Onun için ciddiyeti elden bırakmayın derim. Diğer bir konu da yazılarınızda siyasi ve dini konulara girmeyin. Bu konularda ülkemiz çok uçlarda yaşadığı için hiç alakasız bir gönderinin altında bile insanların siyasete girip, birbirlerine ana avrat küfür ettiğini görebilirsiniz. Bunlar istenmeyen şeylerdir.
Günü kurtarmak için yok ölmeden önce görmeniz gereken 18 yer, yok şu ülkede göreceğiniz 24,5 yer gibi paylaşımlar yapacaksanız biliniz ki o mantar gibi türeyen gezi blogları arasında yeriniz hazır.
Takipçileriniz arttıkça her telden insanla ister istemez muhattap olacaksınız. Anlamsız şekilde size hakaret edenler çıkacak, sonra da “e ben eleştirdim, ne var bunda” diyecekler. Maalesef hakaretle, eleştiri arasındaki farkı anlamayan bir sürü insanımız var. Burada benim bulduğum çözüm şu; bana köstek olan her kim varsa sorgusuz sualsiz yaptığı yorumu silip, kullanıcıyı da engelliyorum. Bunun başka bir çözümü yok. Dünyanın öbür ucunda, zor şartlarda gezerken, interneti de zar zor bulmuşken, hayatında hiç ülke dışına çıkmamış, elinde kendisinden akıllı bir telefonla oturduğu yerden ahkam kesen kişilere yapılacak tek şey, engelleyip geçmektir.
Sosyal medya mecralarından en bilineni tabi ki facebook. Ama şahsi görüşüm facebookun günden güne bir çöplük haline dönüşüyor olması. O sebeple instagramı daha kaliteli görüyorum. Mesela facebookta 10-12 yaşlarındaki kullanıcıları bile görebilirken instagramda öyle bir durum yoktur. Ayrıca facebookun artık %50’si reklam içeriğiyle dolu olduğu için kullanıcı memnuniyetinin de yerlerde olduğunu söyleyebilirim. Burada haddim olmayarak Mark Zuckerberg’in altın yumurtlayan tavuğu kestiğini düşünüyorum. Umarım aynı şeyi instagram için yapmaz. Yani anlayacağınız instagrama biraz daha fazla ağırlık verin. Bana göre 1 instagram kullanıcısı 5 tane facebook kullanıcısına eşdeğer.
Diğer bir detay da facebookta yaptığınız paylaşımlar tüm takipçilerinize gösterilmiyor. Mesela 10 bin takipçiniz var. Yaptığınız paylaşım ilk dakikalarda pek ilgi görmedi, yorum ya da beğeni almadıysa o gönderi en fazla bin kişiye gösterilir, diğer 9 bin takipçinizin olaydan haberi bile olmaz. Çünkü facebook algoritması bu gönderiyi kalitesiz bir gönderi olarak algılayıp boş yere diğer takipçilere de göstermez. Facebook yöneticilerinin burada vermek istediği alt mesaj şudur; “eğer paylaştığın gönderileri çok kişiye ulaştırmak istiyorsan bana para vereceksin ben de senin gönderinin reklamını yapacağım”. Burada takipçilerin senin sayfana gelip, sayfanı “ilgi alanları listesine eklemeli” ve “bildirim al” seçeneğini aktif hale getirmelidir ki her paylaşımından haberdar olsunlar. Ama bunu yapan takipçi sayısı çok azdır. İşte instagramda böyle bir sıkıntı olmadığı, paylaştığın herşey takipçilerin ekranlarına düştüğü için bana göre daha faydalı bir platformdur.
Son olarak dünyayı geziyorsunuz diye kendinizi birşey zannetmeyin. Bunu dünyada yapan yüzbinlerce insan var. Türkiye’de de yapan var ama herkes senin, benim gibi internette paylaşmıyor. Ben şöyle gezerim, böyle uçarım kaçarım, offf var ya kralım havalarına girip, kendinizi insanlardan soğutmayın. Yaptığınız iş, bilin ki sıradan bir iştir. Türkiye’de henüz çok popüler olmasa da yakın zamanda ortalıkta bir sürü gezgin göreceksiniz. Nasıl ki dijital fotoğraf makinaları yaygınlaştıkça “Ad Soyad Photography” sayfaları çoğaldıysa gezgin sayfaları da mantar gibi çoğaldı ve çoğalacaktır.
Gezi yazarı olduktan sonra muhtemelen sponsor ihtiyacı duyabilirsiniz. Dilim döndüğünce nasıl sponsor bulunabileceğini alttaki linkte anlattım;
Sponsor Nasıl Bulunur?
Faydalı bir yazı olmuş. Teşekkürler paylaşımınız için ?
Rica ederim, selamlar.
çok güzel yazı olmuş. ben de sürekli kendini koyan kadın gezgin grubuna giriyorum sanırım:) okurken çok güldüm, haklısın. fotoğraf altındaki yazılar konusuna da katılıyorum. bu aralar aklımda benim de değişik bir proje var ama bu projeyi yapmak için sağlam bir kaynak ayırmak gerekiyor. gezemeyen gezgin olarak bir süre daha hayallerde yaşayacak bu proje ama hamile kadın projesi de çok iyiymiş. bu kadar samimi bir şekilde paylaştığın için çok teşekkürler.
Rica ederim. Projenizi gerçekleştirmeniz dileğimle, sevgiler.
Her yiğidin ayrı yoğurt yiyiş tarzı var. Fotoğraf ya da paylaşım ya da blog içeriği konusunda bazı takipçiler cidden bilgiden ziyade hikayeye değer veriyor. Masal okuyor gibi okumak hoşuna gidiyor. Teknik bilgiyi zaten İngilizce kaynaklardan bulurum diyor.
İNSAN ODAKLI kısmına kesinlikle katılıyorum. Rotasız Seyyah’ı diğer bloglardan ayıran kesinlikle bu.
Seyahat blogu benim 1/4’ten fazla zamanımı alıyor. Sıfır bilgi ile başladığım için işin teknik kısımları zorlayıcı. Maddi gelir seviye işi tutturabilene kadar çoook düşük. Destek olmadığı müddetçe ekmek teknesi yürümez.
Sevdiğiniz işi yaparsanız çalışmış sayılmazsınız…
Herkese kolay gelsin.
Teknik konular dedin de, wordpress, domain, hosting nedir onları da yazıya ekledim. Sağol hatırlattığın için :)
Fotoğrafçı Türk gezgine rastlamadığını okuyunca üzüldüm valla.
Gezmek, fotoğraf çekmek insanın kendisine ait bir duruşudur. Kafayı neye takarsa onun peşinden gider. Birisi kafayı portreye takar, diğeri ise yosunlara. Birisi insanın hikayesini anlatır diğeri ise göçmen kuşların hikayesini.
“Yazacaklarım ansiklopedik bilgiler değil, tamamen kendi tecrübelerime dayalı şeylerdir.”
Gezgin fotoğrafçıyım diyen insanın en azından Ara Güler’i, Coşkun Aral’ı, Sabit Kalfagil’i bilmemesi bence ayıptır.
Ne büyük ustalar var ki hepimizi ceplerinden tekrar tekrar çıkarır. Onlar adına ben utandım valla.
Biz gibi serserilik yaparak gezen, blog yazan, fotoğraf çekenlere ithafen edilmiş bir söz ise çok daha üzücü.
Her şey bir yana madem hiç bir isim bilmiyorsun sen ve burayı okuyanlar için hemen aklıma ilk gelen isimleri yazayım. En azından ustaları anmış oluruz.
Türkiye’den gezgin fotoğrafçılar;
Ara Güler
Coşkun Aral
Sabit Kalfagil
Sinan Çakmak
Özcan Yüksek
:D
Listeye ben de Kerem Yücel’i eklemek isterim.
“Dünyayı çok iyi gezen Türk Gezginlerimiz var ama içlerinde fotoğrafçı olanını hiç görmedim” çok şanssız bir cümle olmuş…
Bunun dışında oldukça bilgi dolu yazı olmuş fakat başlığını “Gezi Yazarlığı Nasıl Yapılır” değil de “Sosyal medyada yazdıklarınız nasıl daha çok okunur, fotoğraflarınız nasıl daha çok görüntülenir” yapabiliriz. Bu konuda gerçekten çok güzel öneriler var.
Fakat iş yazarlık kısmına gelince, sosyal medya reytinglerine oynamak, takipçi sayısını hedeflemek biraz yazarın özgürlüğünü kısıtlamıyor mu? Sonuçta özgün olmanın yolu özgür olabilmekten, reyting’leri -mümkün olduğunca- takmadan yazmaktan geçmiyor mu? Sponsor konusuna hiç girmiyorum:)
Naçizane fikrim “yazmak” derken eğer bir blogdan söz ediyorsak, ve eğer blog dediğimiz şeyi de kişisel bir alan olarak kabul ediyorsak, tribünlere oynamaktansa ne hissediyorsanız yazın. Eğer bu işi iyi yapıyorsanız birileri sizi eninde sonunda okuyacaktır:)
Son olarak; sosyal medya hakkındaki öneriler çok güzel, kabul ediyorum:)
Yaptığı iş ‘gezi’ yazarlığı ve insanların dünyayı gezerken, keyfine bakmak varken oturup saatlerce yazması, düzenlemesi, paylaşması ve geri dönüşlere cevap vermesi bir karşılık beklediğini gösterir ki bu çok doğaldır. Zira gezme konusundan en büyük engel maddi durumdur. Bu durumda takipçi sayısını hedeflemek mantıklıdır. Kanımca.
“Yazacaklarım ansiklopedik bilgiler değil, tamamen kendi tecrübelerime dayalı şeylerdir.”
İnstagram’da algoritmasını değiştireceğini söyledi. Fotoğraflar yüklenme zamanına göre değil, önem sırasına göre listelenecek.
Yani beklediğim bir durumdu. Aynısı twittera da geldi. Umarım facebookdaki gibi “illa para vereceksin, gönderini daha çok kişiye ulaştıracağız” mantığına gitmezler.
Paylaştığım resmi daha fazla kişi görmesi için reklam yapmak saçmalık olur,bunun için kim para harcar merak ediyorum.Mesela gezi resminin neyinin reklamını yapacaksın ki değil mi?
İnstagramın amacı, az resim koy ama çok etkili bişey olsun, etki yaratsın.yediğinin içtiğinin resmini koyma mı demek istiyordur :)
Blogunuzu takip ediyorum, videoları izliyorum özelliklede meksika cenoteleri çok güzeldi.Belkide meksikaya gitsem cenotelerden habersiz olacaktım siz bilgi vermeseydiniz. Her gezi blogundan,yani her insanın farklı bakış açılarından güzel bilgiler ediniyoruz.Daha uzun videolar olsaydı keşke diyorum 2-3 dakika yetmiyor.Konuşmak şart değil, tropikal plajda denizin sesini bile almak bana yetiyor.
Paylaşımıniz için çok teşekkürler
Rica ederim.
evet sonuna kadar katılıyorum. ben seyahat bloglarını bilgi almak için okuyorum. nasıl gidilir, nerede kalınır, otobüs ile gidersem hangi parkuru seçeyim, güvenlik vs vs…
ama takip ettiğim çok az blog bunlara yer veriyor. Selfie çubuğunu elinden düşürmeyen, aynı ağacın 8 değişik resmini görmekten tükendik valla.
zaten az buçuk bilgimiz var gideceğimiz coğrafya ile ilgili, yazarların fiyat konusuna girmesi en büyük beklentimiz.
Yani herkesin farklı bir yazı tarzı olur anlarım da. Sizin de bahsettiğiniz gibi bu bilgiler öncelikli olmalı diye düşünüyorum.
Sevgili Mehmet
Harika bir yazı olmuş çok güzel özetlenmiş.
Emeğine sağlık
Rica ederim, selamlar.
Cok degerli bilgiler bunlar. Cok tesekkur ederim. Gezilerimi daha farkli paylasmam gerektigini daha iyi anladim. Su bahsettiginiz kendi resminizi koymayin olayina koptum :) biz kadinlar kendi resmimizi koymadan yapamiyoruz ama :) erkeklerden farkliyiz bu konuda :)))
Paylasim icin tesekkurler
:) Rica ederim, selamlar.
Fotoğraf bu işin olmazsa olmazıdır. Tabi her fotoğraf maalesef kabul edilebilir kaliteden uzak oluyor. Siz gayet başarılısınız bu konuda
Teşekkürler, selamlar.
Sen o mağaraya yada obruğa nasıl girdin nasıl bir cesaret?
hiç tanımadığın insanlara güvenmeyi , 200 metre aşağı inmeyi geçtim, 200 metre yukarı çıkmaya nasıl cesaret ettin hiç tecrüben yokken pes artık :)
saygı duydum “respect”
:)
Eline sağlık, dolu dolu hem eleştirel hem destekleyici ve yeni başlayanlar için örnek olucu bir yazı olmuş. Acı bir de güncelleme, instagram da facebook yolunda ilerliyor gibi. Hem gösterim algoritması uygulamaya başladı hem de artık çok reklam içeriği çıkartıyor. (Hâlâ facebook’tan kat ve kat iyi tabii)
Teşekkürler. Maalesef öyle.
Dunyayi gezen turkler icinde fotografci olanini girmefim demissiniz.. Fotografci.gezgin. dunya turu .hakan oge….
Bir goz atmanizi tavsiye ederim…
HAKAN OGE. ATLAS DERGISI.
Sanırım bir yanlış anlaşılma var. ‘Görmedim’ derken yazdığım paragrafı komple okuduğunuzda “Gezip, bunları aktif olarak paylaşanı görmedimi” kastediyorum. Yoksa elbet ki gezen onlarca, yüzlerce fotoğrafçı Türk vardır.
Selamlar.
Gayet bilgili olmuş hocam. Özellikle birçok gezi sitesinin güvensizliğini göz önüne alırsanız, kendi fotoğraflarını paylaşmalarını gayet normal. Sonuçta 10 gezi sitesinden 9’u şans eseri Roma’ya gidiyor. Ben gezginim diye site açıyor. üstüne bir de resimlerine logo basıyor. En azından 2 sene gibi uzun bir süre kendi fotoğraflarınızdan birkaç parça eklemekte yarar var. ”aaa bu diğerleri gibi fotoğrafları satın almıyor gerçekten gezmiş” diyebiliyorlar. Şimdiki moda ise, 10-15 tane yazar ismi ile, aynı kişinin aynı tarzda yazılar yazması. Nereye gidecek bu gezi sitelerinin hali çok merak ediyorum. Bu arada sormadan edemicem. Fotoğraflarınızda lightroom mu kullanıyorsunuz ?
Photoshop CS kullanıyorum.
Güzel bir anlatım vede makale.
Cinsiyetçilik kokmasının dışında şahane bir paylaşım olmuş.
bilgiler faydalı, yazı sürükleyici, benim gibi okumayı sevmeyen :(:( (utanarak söylüyorum) biri bile sayfanın en dibine ne zaman geldiğini anlamıyor, sana naçizane tavsiyem; kafana göre takıl böyle iyi…
bu arada ben trabzonsporluyum eğer takımdaş isek sevinirim…
Samsunsporluyum.
Abi Şuan Nerdesin… Canım Sıkılıyo Benim…
Çok güzel bir blog
yeni yerler gezmek güzeldir heralde
Gaziantep Rumkaleye de bekleriz
Güzel bir blog sayfası
Siz ne kadar iyi bir insansınız ❤️
Çok güzel bir makale
Çok güzel bir yazı olmuş. Her ne kadar ben de Türkiye’de seyahat eden ama fotoğraf çeken yok tespitine katılmasam da. Bu alanda başta Kerem Yücel olacak şekilde çok önemli isimler var. Türkiye’deki seyahat yazarlığı konusunda ise, okuyucuya bilgi veren yazılar yazmak oldukça önemli ancak bilgiye kısa araştırma sonrasında kolayca ulaşmak artık fazlasıyla mümkün. Benim Türkiye’de eksiğini çektiğim hikaye anlatımlı seyahat yazıları. Dergilerde de bu tür yazılara daha çok yer verilse bugün gelinen duruma gelinmezdi belki.
Konu; gezip, fotoğraflayıp bunları sosyal medya hesaplarından ya da internet sitesinden paylaşanların olmadığına yöneliktir. Yoksa “olur mu canım Ara Güler var ya” diyenler bile var.
güzel bir makale
gezi yazarlığı yapmak için çok gezmek gerekir. bende gezmeyi pek sevmem. onun için normal blogger olmaya karar verdim. bilgi için teşekkürler.
Rica ederim.
yazı için teşekkürler, sitenizde harika bilgiler ve fotoğraflar var..
Harika bir blog sayfası…
Kliteli vede bir okadar güzel bir site olmuş elinize sağlık
Elinize saglik, gercekten ogretici bir yazi olmus, yeni bir blog scmak uzereyken okumak cok faydalu oldu. Iyi seyahatler diliyorum.
Merhabalar. Çok bilgilendirici bir yazı, ben de yeni yeni gezi yazarlığı yapmaya başladım. Gerçekten zor, emek ve sabır isteyen bir süreç ancak güzel geribildirimler de bu emeğe değiyor. Paylaştığınız bu yazıdan çok yararlanacağım kesin. Teşekkürler. Sevgiyle kalın.
İlgi duyduğum bir konu ama nasip olur mu bilinmez :) Teşekkürler.
bu güzel bilgiler için çok teşşekür ederim.
Keşke biz de gezebilsek
Çok faydalı, ve degerli bilgilere göre içden teşekkür ediyoruz Tourwix adına
Teşekkürler, kolay kolay yorum yazmam, ancak çok beğendim, içeriği dolu dolu çok güzel ders niteliğinde bir yazı olmuş, elinize emeğinize sağlık. Özellikle verdiğiniz örneklemeler gezi yazıları için oldukça faydalı, keşke bu örneklere biraz daha yer verebilseydiniz. Hoş çakalın neşeyle kalın.