1000 Günün Sonunda Türkiye
2014 yılının Aralık ayında 1.000 gün süren dünya gezime başladım ve 2017 yılının Eylül ayında Türkiye’ye geri döndüm. Bu süre içinde Türkiye’ye hiç gidip, gelmedim. Şimdi ise en fazla aldığım sorulardan biri; “Türkiye’yi eskisine göre nasıl buluyorsun?”
-
Herkes çocuğunu özel okula göndermeye başlamış. Bu duruma acayip şaşırdım çünkü imkanı olmayanlar bile bir şekilde çocuğunu özel okula göndermek için uğraşıyor. “Parasını nasıl karşılıyorsun, zor olmuyor mu?” diye soruyorum. “Bir yıldır kendime bir şey almıyorum, ne var ne yoksa çocuk için harcıyoruz” diyorlar. Maalesef devlet okullarında tuvaletlerin temiz olmadığından ve eğitimin yetersizliğinden şikayet ediyorlar. Kendi okul hayatımı düşündüğümde; özel okula giden bir tane bile arkadaşımın olmadığını hatırlıyorum. Şimdi ise kime sorsam özel okula gidiyor.
-
Gözle görülür bir şekilde restoran, lokanta ve kafe tarzındaki yerler çoğalmış. Bulunduğum apartmanın girişine bir börekçi, bir de çiğ köfteci açılmış. Önceden oralarda dükkan bile yoktu! Kafeler artık tamamen Starbucks tarzına dönmüş. Yalnız, bu kafelerin görüntüleri Starbuck gibi olsa da birkaç deneyimimden sonra kalitelerinin aynı olduğunu söyleyemeyeceğim. Velhasıl sanki Türk insanı artık dışarıda yeme-içmeye daha fazla yönelmiş gibi.
-
Yine birçok yerde outdoor ekipman satan mağazalar artmış. Muhtemelen sosyal medya sayesinde kampçılık, doğa yürüyüşü ve benzeri aktiviteler popüler olmuş ki; her yerde bu tip aktivitelerde kullanılabilecek ürünleri satan mağazaları görüyorum. Hiç ummadığım kişiler bile Instagram ve Facebook hesaplarından çadırlı, kamp fotoğrafları paylaşıyor. Sanırım bu işler şu an Türkiye’de bir hayli popüler ya da popüler olma yolunda ilerliyor.
-
Yıllardır televizyon izlemiyorum ama Türkiye’ye döndüğümden beri sağda solda elbet ki gözüm televizyona takılıyor. Bir misafirlikte Cumartesi akşamı oturmuş, sohbet ediyorduk. Saat 21:00 de, büyük TV kanallarının birinde sıradan bir dizi başladı. Dizi 23:00 de bitti. 5 dakika sonra aynı dizinin, aynı bölümünün tekrarını yayınladılar. O tekrar da gece 01:00’de bitti. Yani tam prime time’da, bir diziyle 4 saati geçirdiler. Çok klasik olacak belki ama ülkedeki TV kanallarının içi eskiye göre daha da boşalmış durumda. Ya siyasi programlar, ya diziler ya da gündüz kuşağı programları var. Bir kültür sanat ya da kaliteli bir talk şov programına rastlamak sanırım artık pek mümkün değil.(Önceden en azından bunlar vardı). Birçok tanıdığım “biz netflix aldık, televizyon izlemeyi bıraktık” diyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; bence artık Türkiye’de sosyal medya, televizyonun önüne geçmiş durumda.
-
İstanbul’da ve bulunduğum bazı şehirlerde raylı toplu taşıma sistemi gelişmiş. Gördüğüm en güzel değişimlerden birisi bu.
-
Bina ve inşaat sayısının artması hakkında bir şey söylemeyeceğim o önceden de vardı.
-
Sosyal medyada; “Artık her tarafta Suriyelilerin olduğu, sokakta zor yüründüğü, dilencilik yaptıkları” gibi söylemleri çok duymuştum. Ne İstanbul’da ne de başka şehirlerde abartı bir şekilde rahatsızlık verecek, ya da sosyal medyada anlatıldığı gibi problem oluşturacak ‘Suriyeliler manzarası’nı ben görmedim. Bu durumu sorduğum bazı arkadaşlar “Önceden işleri, güçleri yoktu ve sokakta takılıyorlardı. Şimdi ise iyi kötü bir işte çalıştıkları için ortalıkta görünmüyorlar” dediler. Belki bu konuyu tam yorumlamak için daha fazla yer gezip, görmem gerekir ama dediğim gibi sosyal medyada anlatıldığı gibi bir durumu ben sokakta görmedim.
-
Şimdi yazacaklarım aslında 1.000 gün içinde olan değişimler değildi belki ama bu kadar süre ülkeden uzak kalınca, döndüğünüzde bu gibi durumlar çok fazla gözünüze batıyor;
– Bir mekana, bakkala ya da benzinliğe girdiğimde öncelikle “merhaba, nasılsınız?” diyorum. Kasadaki kişi genelde “buyur, ne bakmıştın” tarzında bir bakış atıyor. Tuhaftır ama “iyiyim” ya da “teşekkürler, siz nasılsınız?” demiyorlar. Elbet ki bu şekilde cevap verenler de var ama inanın yüzdelik orana vurursanız o kısım daha az olan tarafta kalıyor. Ben inadına hala gittiğim her yerde “merhaba, nasılsınız?” demeye ve kasiyeri şaşırtmaya devam edeceğim.
– İster yeni tanıştığım biri olsun, ister en yakın arkadaşım olsun muhabbetin içine kesinlikle bir şekilde siyasi konular giriyor. Her zaman, her yerde insanlar siyaset konuşuyor. Sanırım hatrı sayılacak kadar ülkede bulunmuşumdur ama inanın bizler kadar siyaset konuşan başka bir millet olduğunu henüz görmedim.
– İmza günleri ve söyleşiler için son iki ayda birçok şehirde bulundum. Van’a da gittim, Kayseriye de. Neredeyse gittiğim her şehirde küçük, büyük trafik sorunuyla karşılaştım. Van’da bile trafiğe takıldım! Evet inanması güç ama Van’da bile trafik oluyor. O kadar ülke gördükten sonra üzülerek şunu söyleyeceğim; “Şehir planlaması yapılmayınca ne olurun cevabına, Türkiye maalesef ki güzel bir örnek.”
– Latin Amerika’ya ayak bastığımda ilk öğrendiğim İspanyolca kelime “lütfen” anlamına gelen “Por favor”du. Çünkü genelde herkes her şeyi “lütfen” diyerek ya da “rica” ederek yapıyordu. Türkiye’de maalesef gün içinde “lütfen” kelimesinin kullanıldığına pek şahit olamıyorum. “Lütfen” demek ya da birinden ricada bulunmak sanki bizde eziklikmiş gibi algılanıyor.
Olan biten her şeyin özeti hemde tarafsız bir gözden. Çok başarılı tespitler. Tebrik ve teşekkür ederiz. ??????
Rica ederim.
Çok doğru tespitler
Eşim İngiltere’de büyümüş bir Mısır’lı. Canım normalde çok iyi birisin ama hep emir kipiyle konuşuyorsun hiç lütfen demiyorsun derdi ilk zamanlarda. Tr’de yaşamaya başladıktan sonra da sadece sen değil kimse lütfen demiyor bu ülkede demişti:)
Çok güzel bir yazı, çocuğumu 1. sınıfa devlette başlatıp iki ay sonra özele aldım, 1. nokta vurucu oldu o yüzden, evet istemezdik ama ne eğitim, ne sınıf mevcudu sayısı.. Herşey benim 92’de başladığımla aynı..
Merhabalar Mehmet bey, tespitleriniz kesinlikle çok güzel. Suriyeliler konusunda özellikle tam ayak basmışsınız. Artık çoğu iş buldu veya iş kurdu. Özel okul konusunda ise, belki siz gezide olduğunuz dönemlere denk gelmiştir tam hatırlayamıyorum ama dersanelerin kalkması daha doğrusu dersanelerin özel okula dönüşmesi sonucu eskiye nazaran özel eğitim kurumlarının fiyatları düşmüş oldu biraz da bunun artısı var. Siyaset konusunda da haklısınız. Çok fazla konuşuyoruz.
Merhaba Rotasız Seyyah,sizi keşfedip,sizinle farklı kültürlere ulaşabildiğim için kendimi mutlu hissediyorum.Değerlendirmeleriniz bizim için önemli,bu bakış açınızı hiç kaybetmeden bizimle gezmeye devam edin LÜTFEN:)
Diline gönlüne kalemine sağlık Rotasız ?
Dünyanın en güzel ülkelerinden biri Türkiye’m ama…
Bir ülkeyi sevmekle olmuyor herşey insan olmayı öğrenmek lazım Keşke Doğanın anlık gücü olsa sigarayı yere attığın da yere tükürdüğünde anında geri iade yapsa Bin yıllık yapılara yazı yazanların elleri anlık taşlaşsa
Eğitim öğretim para demek olmasa bu Dünyaya kazık çakmıyacaz çocuklar gelecek demek olsa Kendine saygı duyan insanlar olsak da lütfen, pardon, teşekkürler,siz nasılsınız en popüler kelimeler olsa.Ana dilimiz Türkçe yazılsa konuşulsa oooo bitmez bu liste ?Not:Batum gibi bir ülkede çok iyi İngilizce bilmemize rağmen en zorladımız şey dilleri oldu her yerde kendi alfabelerini kullanıyolar. Sehirde harf kulesi yapmışlar harfe duyulan saygı
Merhaba,
13 sene yurtdışında kaldıktan sonra 2014’te donüs yaptım. Gozlemlerim tamamen şu yazdıklarınızla aynıydı. Hep derim keşke devletin insanları bir süreliğine yurtdışına gönderme gibi bir politikası olsa. Dışarıdan bir gözle bakarak o kadar çok şeyi değiştirebiliriz ki o zaman. Masrafı kazandıklarımızın yanında önemsiz olur.
“Lütfen ve hatır sorma” konularında ise keşke sosyal medyada bir aşkım başlasa. Gençlerin çektiği videolar, skeçler filan…
Özel okullara binlerce öğrenci için teşvik veriliyor bu yüzden hem okul sayısı hem de özel okula giden öğrenci sayısı ciddi oranda artmış durumda ancak birçok devlet okulundan daha iyi eğitim vermiyorlar. Keşke o teşvik için verilen paralar devlet okullarına verilse de okullardaki eksiklikler giderilse…
Tespitler çok güzel ama Suriyeliler konusuna gelince devlet hastanelerinde okullarda parklarda sahillerdeler görmemeniz pek mümkün değil size hitap eden yerlerde değiller demek ki. Tanıdığım öğretmenler Suriyeli velilerden şikayetçi tanıdığım doktorlar doğumhanelerin çoğunlukla suriyeli olduğunu söylüyor özellikle bazı bölgelerde ve biz primi bir gün yatırmazsak hizmet alamazken onlar için böyle bir sorun yok. Çocuğumu halka açık parklara götüremedim bu yaz büyüklerle bile kavga eden Suriyeli çocuklar ve gençler sarmış her yeri.
kesinlikle haklisiniz eklenecek seyler de var
Bir eğitimci olarak söylediklerinize üzülerek katılıyorum. Nezaketten uzak, her geçen gün eğitimsizliğimizle sokaklarda, trafikte kamu binalarında boy gösteriyoruz. Siyasetin yaşamın her safhasında kendini gösterdiği ülkede herkesin zengin olma hayali ile hayatı ıskaladığını, insanın insanı törpülediği ülke olarak daha kötü günlere gittiğimizi düşünüyorum.
Harika bir gözlem çok doğru çok objektif ve tarafsız
Merhaba Mehmet, tespitlerin cok guzel ve paylasim icin tesekkurler. Yaklasik iki yil once Almanya’ya tasindim ve beni de en cok rahatsiz eden Turkiye’de insanlarin birbirini selamlamamasi veya birine iyi aksamlar bile dediginde dik dik suratina bakmasi. Bir de gurultu problemi gittikce artiyor diye dusunuyorum, trafikte kornalar filan yetmiyormus gibi insanlar bile daha bagira cagira konusuyor artik, sanirim siyaset vs gibi faktorlerin yarattigi genel gerginlik halinin de etkisi var.
Yani kısacası iyiye giden pek birşey yok günden güne özümüzü de gelecegide çirkinlestiriyoruz ….
Söyleşi için Sakarya’ya da gelmenizi çok isterim.
Gariptir okurken tuglerim diken diken oldu
Devletin
en büyük yatırımcı,
en büyük sanayici,
en büyük işveren,
en büyük bankacı,
en büyük toprak sahibi,
en büyük eğitimci,
en büyük sağlıkçı,
en büyük…
olduğu bir ülkede
elbette siyaset
insanları meşgul eden,
tartışmasız
en önemli konu olmaya
devam edecektir.
çünkü,
paranın paylaşımı
ekonomi içinde değil de,
siyaset içinde
gerçekleşmektedir…
benim naçizane yorumum;
gözlemlerin
harika,
çok önemli ve
çok isabetli.
Türkiye’de
bireyselleşmenin,
birey olma halinin
yaygınlaştığını,
özel sektörün
geliştiğini,
biri birimize karşı
saygı ve duyarlılıklarımızın
gelişmesi yönünde
farkındalıklarımızın arttığına,
en azından
biri birimize
örnek olma hallerimizi
rahatça sergilediğimize
işaret ediyor.
gönül,
bu gelişme hızına
razı olmasa da,
ki; insanların önünü
açıcı teknik destek sağlayacak
verimli çalışan
bir devlet aygıtı olmadan
hızlanması
zaten çok zor bir süreç
göz önünde tutulursa,
üç sene içinde
toplum olarak
hatırı sayılır bir
gelişme katedtiğimizi
düşünüyorum.
gözlemini
bizimle paylaştığın için
teşekkür ederim…
Rica ederim.
Maalesef ülkemizin durumu hiç iyiye gitmiyor. Bu durumun 1. derece sorumluları siyasiler. Sürekli saygısızlık ve hakaret dolu konuşmalarda bulunuyorlar. Ekonomi de kötü eğitim de. Eğitim nasıl iyi olsunki su ürünleri mezunu ama sınıf öğretmenliği yapan kişi tanıyorum. Pancar üretimi okumuş ama sözleşmeli sınıf öğretmenliği yapan arkadaşım var. Hukuk okumuş gazetecilik okumuş öğretmen var. Ben orta okuldayken 2 matematik öğretmenimiz vardı. İkisi de defterlerine bakmadan soru çözemezlerdi. Defterlerine bakmadan tahtaya soruyu da çözümü de yazamazlardı. Şimdi düşünüyorum da Allah bilir ne öğretmeniydiler ya da öğretmen bile değillerdi belki. Daha dün açıkladı bakan binlerce okul arasından sadece 600 okul nitelikli diye. Yani durum maalesef çok vahim:(
Ülkemizin durumu bence yinede iyi. Yurt dışı ile birebir kıyaslamak sanki çok doğru gibi değil. Fakat bu tip kıyaslamalar tabi ki her zaman yapılır. Teşekkürler.
Çok güzel özetlemişsiniz… üzülerek okudum ama hepsi de doğru….
Bu konu hakkında gözlemlerinizin devamını bekliyoruz
Vakit buldukça yazmaya devam edeceğim.
Yorumlarınızın genelinde çok haklısınız Mehmet Bey lakin şuraya değinmeden geçemeyeceğim vatandaşlarımız özel okullara verdikleri ücretlerin çok değil İnanın 1/10 ini devlet okullarına bağış yapsalar devlet okulları daha çok temizlik personeli ile çok daha temiz ve kaliteli eğitimler verir her anlamda ….devlet okullarındaki tek sorun ve en önemli sorun ekonomik sebepler (temizliğin sağlamamasından materyal eksikliğine sosyal kurslar ve eğitimler hepsi ) bu konuda ebeveynlerin maddi manevi asgari düzeyde desteği olursa Harika olur diye düşünüyorum ( naçizane devlette görev yapan bir öğretmen olarak ) sizin yorumlarınızı da yürekten destekliyorum
Siyaset konuşmak kadar boş ve gereksiz bir şey yok. Sanatı konuş, doğayı konuş, kuşları konuş…!
Siyasetsiz de olmaz malesef Tutkun Bey
Cok isabetli bi dönemde gidip gelmissiniz bu konuda şanslısınız.Siz yokken 100 yılda yasanmayacak seyler yasandi bu ulkede ve hepside olumsuz malesef.Tespitlerinizin ise hepsine katılıyorum bence çözüm herkesin sizin gibi alanında iyi olması ve işini severek yapmasıdır.
Teşekkürler.
Malesef durum içler acisi bunlarin suclusu 1.numarali siyasetciler. Zaten kendileri ekran basinda ağzı pis konusuyorlar. Ülkenin cumhurbaskani bile ekran basinda kufur ediyor. Malesef her yerde siyaset donuyor.
Bin gün gezmek mükemmel birşey ama ozaman o maddiyat olması lazim
herkes mesleğinin dışında işlerle uğraştığı ve kesesini düşündüğü için boyleyiz.
Mehmet öncelikle seni tebrik ederim,çok gezen mi yoksa çok okuyan mı, bence çok gezen bilir, dünyayı gezmek insanın ufkunu genişletir, çok okumak, okuyan insanın zihniyetine bağlı, ufku, hayal gücü olmayan birisi dünyanın kitabını okusa bir işe yaramaz,bizim aydınlarımız her şeyi batıdan hazır aldığı için, dar bi perspektiften bakıyorlar, bilgisayarların harddisk’ in dede bir ton bilgi var ama bir einstein olamaz, o yüzden özel okuldada okutsan ezberci zihniyetten pek bir şey çikmaz, batılı akademisyenler her konuda sayısız makale yayinlarken, bizimkiler kendi başlarına hiçbirşey üretmiyorlar.kısacası eğitimi hala çözemedik.
Beyaz türkler sabit zihniyetli,boş egolu,gelenekçilerde bilime yeniliklere kapali,
Artık bunların değişme zamanları gelmiş,globalleşen dünyada nasıl bir topluma evrilecez ,bunu hep beraber görecez, bilgi ve internet çağında bütün insanlık değişiyor, mahremiyet ve duygu azalıyor, dünya sanki çīplak bir kadın gibi, gizemi kalmamış,
Tesekkurler ilginize.
Tespitler çok doğru.Güzel bilgi paylaşımı için teşekkürler.
Rica ederim.
Merhabalar Mehmet bey öncelikle tebrik ediyorum ve yolunuz açık olsun. Haklısınız, lütfen demek bir eziklik ve fazlasıyla abartılmış gereksiz bir nezaket göstergesi olarak algılanmakta. İnsana herşeyden önce sadece insan oluşundan kaynaklı saygımızı nezaketimizi yitiriyoruz hızla neyazıkki.
Lütfen kelimesini samimi bulmuyorum. Tabii ki de emir kipiyle konuşmak saygısızca ve kaba fakat bu linkte lütfen, teşekkür ederim gibi sözlerden farklı bir bakış açısıyla bahsediliyor https://www.youtube.com/watch?v= sP9a5WFyNUg Aboriginal man talks of ”sharing” why we don’t have words like please or thanks in our language – Bir Aborijinin para hakkındaki düşünceleri
https://www.youtube.com/watch?v=sP9a5WFyNUg
Ne güzel anlatmışsınız eline kalemine yüreğinize sağlık
Merhaba Arkadaşım, Belçika’dan selamlar , bende bir gezginim . Iletişime geçebilirmiyiz?
Gerçekten bunu yapmanız ir mücize sizi tebrik ediyorum