Amerika Gezi Notları -5-
San Francisco Gezi Notları
Seattle’dan başladığım yolculuk maalesef 27 saat sürdü ve hayatımın en saçma yolculuklarından biriydi. Paraguay’dan Bolivya’ya yaptığım 29 saatlik yolculuktan bile daha berbattı diyebilirim. Kısaca anlatayım ne olduğunu. Otobüs biletleri pahalı olduğu için Seattle’dan San Francisco’ya uçak bileti bakayım dedim ama plansız, programsız ve rotasız gezdiğim için son dakika fiyatları çok yüksekti. Mecburen yine Greyhound denilen berbat bir otobüs firmasına kaldım. Bilet azda değil 125 usd. Öncekiler gibi bilette herhangi bir koltuk numarası yok, ilk gelen otobüse biniyor. Eğer otobüs dolduysa binemiyor ve bir sonrakine kalıyorsunuz. Tabi bir sonraki artık ne zaman gelirse. Neyse Portland terminaline geldik ve burada otobüs değişeceğini söylediler. İndik ve diğer otobüsü bekliyoruz. 5 dakika geçmeden diğer otobüsün 3 saat sonra kalkacağı anonsu yapıldı. Gece yarısı Portland’ın alakasız bir yerinde bulunan terminalde 3 saat bekledik. Diğer otobüs geldiğinde elimi hızlı tutup hemen bindim. Binemeyenler sonraki otobüse kaldı. 5-6 saat gittikten sonra bu sefer başka bir şehirde terminale gittik ve tekrar otobüs değişeceği söylenildi. İndik ve diğer otobüs için en az 2 saatte orada bekledik. Terminal küçük ama içi insan doluydu. Tabi yeni gelen otobüse önce binmek için kapıda herkes yerini aldı. Ben de son koltuklardan birine geçebildim. Yine binemeyenler sonraki otobüse kaldı. Böyle saçma 27 saat süren yolculuk sonunda San Francisco’ya varabildik. Herhalde Greyhound firmasından sakın bilet almayın desem yanlış olmaz.
Seattle’da olduğu gibi burada da konaklama çok pahalı olduğu için couchsurfing üzerinden bulduğum Hintli bir arkadaşın evine gidiyorum. Gidiyorum ama otobüs rötar yaptığı için saat olmuş gece 12. Adamla daha önce hiç görüşmedim, sadece bir iki kere mesajlaştık ve adresi aldım o kadar. Neyse şimdi eve gidiyorum. Yazdıklarımın bir özetini videodan izleyip devam edelim.
Gördüğünüz gibi Balu beni çok sıcak karşıladı. Adam hangi yemeği sevdiğimi bilmediği için 3 çeşit yemek hazırlamış. Biri vejetaryen, biri domuz etli diğeri de tavuk etli. Yani ne diyeceğimi şaşırdım. Gelmeden önce Hintli olduğunu biliyordum. Şu an ise onun hakkındaki düşündüklerim ve ön yargılarımdan dolayı kendimden utanıyorum. Bunu laf olsun diye söylemiyorum gerçekten benim için iyi bir hayat dersi oldu.
Tabi adamın evi de acayip güzeldi. Manzarası, konumu, temizliği benim gibi gezen biri için rüya gibi bir ev. Yedek anahtarları verip sen yarın kafana göre takılırsın dedi. Çünkü sabah 8 de işe gidecek. 3 gece bu süper evde kalıp San Francisco’yu baya bir gezdim.
Sabah kahvaltı yaptıktan sonra attım kendimi dışarı. Yürüyerek gezmeyi seven birisi olduğum için ilk gördüğüm kahve dükkanından bir kahve alıp yavaş yavaş San Francisco sokaklarında yürümeye başladım. Ara ara mola vererek Golden Bridge’e kadar yaklaşık 3 saat yürüdüm. Sanırım burası San Francisco’nun en meşhur yeri. Bir fotoğrafını da paylaşıyorum.
Sonra buradan belediye otobüsüyle merkeze doğru gittim. Tek yön bilet 2 usd ve şoföre ödeme yapabiliyorsunuz.
Amerika’da en çok siyahi insanı San Francisco’da gördüm. Din, dil, ırk ayrımı yapmak tabiatımda yok. Hatta dünyanın her yerinde ezildikleri için siyahilere hep sıcak bakmışımdır. Nerede görsem muhabbet etmeye çalışırım. Ama sanki buradakiler biraz kaba ya da ne bileyim bir tık soğuk gibi geldiler bana. Yani belki yanlış insanlarla karşılaştım bilemiyorum ama kaldığım 6 gün sonundaki izlenimim böyleydi.
Yine Amerika’da bulunduğum her yerde gördüğüm gibi burada da fazlasıyla evsiz var. Çoğunluğunu da siyahiler oluşturuyor. Ama evsizlerin hiçbir yerde zararlarını görmedim. En fazla bozuk para istiyorlar, yok diyorsun o kadar. Neyse sosyal tespitlerimizi de yaptıktan sonra devam edelim :)
Sokak sanatını sevdiğim için merkez bölgede sayılabilecek Clarion Alley sokağına gittim. Burasının özelliği sağlı sollu her duvarda grafitiler var. Ve bu grafitiler sürekli değişiyormuş. Benim gittiğimde de enteresan eserler vardı. Altta bir kaçını paylaşıyorum. Bu küçük sokağı da gezdikten sonra ana caddelerde dolandım. Sağlı sollu dükkanlar, mağazalar var ama kayda değer pek bir şey görmedim.
Gelelim San francisco’nun diğer bilinen yeri Alcatraz hapishanesine. Buraya gelmeden önce merak ettiğim yerlerden biriydi. Özellikle de Alcatraz’dan Kaçış filmini izleyip de buraya uğramamak olmazdı. Ama maalesef evdeki hesap çarşıya uymadı. Giriş için en az 2 hafta öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyormuş çünkü her günü full dolu. Ne kadar uğraştıysam da en erken 2 hafta sonraya boş yer vardı. Bilmek isteyenler için giriş ücreti 30 usd. Tabi eğer paranız varsa 50-60 usd vererek her daim giriş bileti bulabilirsiniz :)
Şimdi ise diğer bir turistik bölge Fisherman’sdeyiz. Burası sürekli turist kaynıyor. Çünkü yapılacak baya bir atraksiyon var. Önce In-N-Out Burger’da animal style bir menü alıp karnımı doyurdum. Menü fiyatı 10 usd ama yediğiniz hamburger çok çok iyi. Los Angeles ve ya San Francisco’ya gelirseniz muhakkak deneyin derim. New York ya da birçok başka eyalette şubesi yok.
Fisherman’s bölgesi çok turistik olduğu için hediyelik dükkanlar ve benzeri mağazalardan bir hayli var. Ama tahmin edersiniz ki fiyatlar yüksek. Biraz dolanıp eski atari salonunun olduğu bölgeye gittim. Burası çok eğlenceli bir yer. Her şey 80-90 lardan kalma atari konsollarıyla dolu. Ve 1 usd karşılığı sevdiğiniz konsolda oynayabiliyorsunuz. Nostalji yapmak için birebir.
Bu bölgede bir sürü pier var ve bazılarının kendine has özellikleri de var. Mesela pier 39 hep denizaslanları ile dolu. Şehrin içinde bu kadar çok denizaslanını görmek tuhaf geliyor ama onları izlemek de ayrı bir keyif. Nasıl oluyor da denizaslanları burada her gün böyle güneşleniyor derseniz hikayesi şöyle; 1989 yılında pier inşa edilirken çalışmalara biraz ara verilmiş. O sırada denizaslanları burayı keşfederek güneşlenmeye başlamışlar. İnsanlar da bakmış hayvanlar burayı sevdi kimse onlara karışmamış. O gün bugün sürekli iskeleye çıkıp güneşleniyorlar. Tabi Amerikalıların hayvanlara verdiği bu değeri görüp de saygı duymamak imkansız. Darısı bizlere deyip devam ediyorum.
Bir akşam Balu’yla baya sohbet ettik. Kendisi yazılımcı ve büyük bir firmada çalışıyor. Ama onun istediği şey Avrupa’ya gelip yaşamak. Sebebi ise Amerika’daki çalışma şartlarının ona ağır gelmesi. Ve yıllık izinlerinin az olduğundan yakınıyor. Almanya ya da Fransa’nın bizim iki katımız kadar yıllık izin ve resmi tatillerinin olduğunu söylüyor. Oturduğu evi almış ve 2 yıl içinde borcunun bitmesini bekliyor. Sonra uzun bir dünya gezisine çıkmak gibi planları var. Amerika gezim boyunca tanıştığım kişiler de benzer şeyleri söyledi. Amerika’da hayat standartları yüksek, ev araba alabiliyorsun ama herkes fazla tatil olmamasından yakınıyor. Bunu da dipnot olarak geçeyim dedim.
San Francisco’yu sevdiğim için burada daha fazla kalmaya karar verdim. 3 gün Balu’nun evinde kaldıktan sonra mecburen oradan ayrıldım çünkü Balu’nun söz verdiği başka bir yabancı gelecekti. Ayrıca couchsurfing misafirliği için 3 gün fazlasıyla yeterlidir :)
Şehrin tam merkezinde bir hostel ayarladım. Fiyatlar çok yüksek olduğu için bulabildiğim en düşük fiyatlısı buydu. 8 kişilik odada yatak ücreti kahvaltı dahil 55 usd. Yani bir hayli fazla.
Gelelim gezilebilecek bir başka bölge Golden Gate Park’a. Bu kadar pahalı bir şehrin tam göbeğinde bu kadar büyük bir park nasıl oluyor idrak etmek, anlamak biraz zor. Hele benim gibi bir Türk vatandaşı için daha da zor. Burayı biraz New York’taki Central Park’a benzetiyorum. İçeride göller, botanik parklar, uçsuz bucaksız yeşillikler, müzeler, tenis kortları, stadyum, spor yapılacak alanlar yani bir dünya şey var. Hangi birini anlatayım bilemiyorum. En iyisi mi buradaki park haritasından siz bakın. Hangisine ilgi duyuyorsanız orayı gezin derim. Vaktiniz varsa burada bir tam gün geçirilir o derece büyük.
Dediğim gibi burayı baya sevdim ve daha fazla kalmak istiyorum ama hosteller de pahalı. Couchsurfing üzerinden arama yaparken yine son dakikada birini buldum. Bu seferki ev sahibimin adı Brain ve San Francisco’nun karşı tarafında Oakland’da yaşıyor. Zamanında oda baya gezmiş ama şimdi ara vermiş ve çalışıyor. Neyse telefonla konuştuk, metro istasyonunda buluşalım oradan eve geçeriz dedi. Bende metro ile gideceğiz iyi güzel, demek ki ev durağa yakın derken başka bir sürprizle karşılaştım. Ne olduğunu alttaki videodan izleyince görürsünüz :)
Brain evine taşınalı henüz 2 hafta olmuş. Evde pek eşya yok, hatta hiç eşya yok :) Ama işin tuhafı evde 140 ekran yeni alınmış dev LCD TV ve iki tane kamp sandalyesi var. Dedim koltuk bile almamışsın ama kocaman tv almışsın. Önceliği buna verdim, diğerlerini de 1-2 haftaya alacağım dedi. Gülüştük. Ertesi gün ise eve beraber döndüğümüzde kapıda kocaman bir koli vardı. Dedim herhalde eşyaları yavaş yavaş geliyor. Kutuyu açtığımızda gördüm ki TV için kocaman bir ses sistemi almış :)
Evde yatak olamaması çok önemli değildi çünkü uyku tulumum var. Yere sermek için matı da Brain’dan aldım. Evde ne kadar eşya olmasa da videoda göreceğiniz gibi baya güzel. Özellikle bu kadar pahalı bir şehirde böyle bir evde yaşamak çok kolay değil.
Biraz da bu pahalılıktan bahsedeyim. Balu ve Brain ile bu konuyu konuştum ve ikisinin de dedikleri aynı. Meşhur silikon vadisi San Francisco’ya yapıldıktan sonra büyük firmalar ofislerini hatta şirket binalarını buraya taşımışlar. Günden güne firmalar ve çalışanlar çoğaldıkça bunlarla doğru orantılı olarak ev kiraları, ev fiyatları, otopark ücretleri, yeme-içme yani aklınıza ne gelirse yavaş yavaş artmaya başlamış. Balu aldığı eve 500 bin USD vermiş. Brain’in oturduğu evin aylık kirası ise 3.000 usd ise. Artık gerisini siz düşünün. Hele merkezde bir yerde gördüğüm otopark ücreti dudak uçuklatan cinstendi. Merak edenler buradan bakabilir.
Bugün 90 metreyi bulan ağaçlarıyla ünlü Muir WoodS’a gideceğim. Normalde günlük turlara katılıp 40-50 usdye gidebilirsiniz ama ben belediye otobüslerini kullanarak gidiş-gelişi 9 usd ye çıkardım. Vaktiniz varsa sizde toplu taşımayı kullanın derim. Bu doğal parka giriş ise 7 usd. Burası gerçek bir doğal park çünkü içeride bildiğiniz ceylanları doğal ortamlarında görebiliyorsunuz. Parkın içi farklı parkurlardan oluşuyor. Yürüyüşü seviyorsanız gözünüzün kestiği parkurdan girip, doğayla baş başa kalabilirsiniz. Ben kısa kulvarlardan birini seçerek yaklaşık 2 saat içeride vakit geçirdim. Hayatım boyunca gördüğüm en uzun ağaçlar buradaydı. Neredeyse bir futbol sahası kadar uzunlukta olanları bile var. Aslında benzer ağaçlar için Redwoods denilen yer daha güzel ama oraya gitmek hem çok zaman alıyor hem de araba şart. O sebeple Muir Woods ile idare ettim. Ama vakit ve imkanınız varsa burayı es geçip Redwoodsa gidin derim. Zaten googledan fotoğraflara bakınca niye öyle dediğimi anlayacaksınız.
Alışveriş konusunu merak ediyorsanız daha önce ki yazılarımda da belirttiğim gibi Amerika’da Alışveriş yazıma bakmanızı öneririm.
Gelelim birazda gece hayatına. San Francisco beklide Amerika gezim boyunca en hareketli gecelere sahip yerdi. Özellikle siyahilerin ağırlıkta olduğu gece kulüplerini daha da çok sevdim. Yalnız mekanlara giriş genelde ücretli. O mekan senin bu mekan benim gezeyim derseniz bütçeyi zorlarsınız. Zaten gece 2 olunca her yer kapanıyor onun için düzgün bir yer belirleyin ve direk oraya gidin, gece bitene kadar da takılın derim. 3-4 katlı ya da farklı sahneleri olan yerleri seçerseniz sıkılmadan eğlenceli vakit geçirirsiniz. İçeride de fiyatlar benim gibi gezen birisi için maalesef yüksek. Ama Amerika’nın her yerinde olduğu gibi burada da insanlarla iletişim kurmak gayet kolay. Çekinmeyin, tanışın.
2 gece Brain’in evinde misafir olduktan sonra toplamda 6 gün kaldığım San Francisco’dan ayrılıyorum. Burayı gerçekten sevdim. Batı yakasına tekrar geleceğimi sanmıyorum ama olur ya gelirsem ilk uğrayacağım yer burasıdır.
Şimdi Los Angeles’a otobüs ile geçeceğim. Bu seferki bileti Greyhound’dan değil Boltbus’dan aldım. Gayet konforluydu, tavsiye ederim. Fiyat 40 usd.
Los Angeles’da 2 gün kalıp oradan New York’a geçiyorum.
Abi Greyhound’a epey giydirmişsin :) Bozeman/Montana’dan New York’a 55 saatte anca götürebilmişti bizi. Yolda yaşlanmıştım resmen..
14 saatte arabayla gidilen yere 29 saatte götürdü. Az bile dedim :)
Greyhound tam bir skandal kardesim.. Bende Houstonda Oklahomaya 15 saatte gittim normal araba ile 6 saat ama yolda cinnet gecirecektim az daha.. Pis kokulari mi desem, horlayanlari mi desem tam bir rezaletdi
Megabus ile ilgili bir fikriniz ya da tecrübeniz var mı ?
Yok maalesef.
En iyisi megabus dostum.