Kogui Yerlileri
Kogui Yerlileri Colombia’nın kuzeyindeki Sierra Nevada dağlık bölgesinde yaşıyorlar. Bu bölgelere izinsiz ve rehbersiz girmek pek mümkün değil. Köyleri ziyaret ettiğinizde de öncelikle köy liderinden izin almalısınız. Köyde yabancıların kalmasına pek sıcak bakmasalar da yine liderle konuşup, icabında köye maddi yardım yaparsanız bir şansınız olabilir. Seyviaka köyünde bir gece kalmam için 15.000 Peso(5 usd) vermiştim. 13 Yıl önce kurulan bu köyde şimdiye kadar benden başka yabancı hiç kalmamış. Ayrıca köylere girişte de yine yardım maksatlı 4-5 usd vermeniz gerekebilir.
Bu Sierra Nevada bölgesi yaklaşık 40 km uzunluğundaki bir dağlık alan. En yüksek noktası 5.000 metreye kadar uzansa da zirvede herhangi bir köy yok. Genelde Dağın etekleri ve orta bölgelerinde yaşıyorlar. Bazı köylere gitmek için 2-3 gün yürümek gerekebiliyor. Ayrıca bu bölgelerde sadece Kogui değil Arsarios, Arhuacos ve Kankuamos yerlileri de yaşıyor. Buralarda ilk yerleşim, İspanyolların işgalinden sonra başlamış. Kimisi 300 yıl, kimisi 400 yıl önceydi diyor. O sebebledir ki; bazı yerlilerin isimleri ispanyolcadan gelme, bazılarının ise Kogui dilinden.
Kogui yerlileri için diğer önemli bir bölge de Park Tayrona. Bu park deniz kıyısında ve Sierra Nevada’nın da hemen yanında yer alıyor. Her yıl bir ay süreyle bu park turistlere kapatılıyor. Sebebi bir ay boyunca yerlilerin orada ayin yapması.
Köy liderlerine “mamo” deniliyor ve onu anlamak için şapkasını görmeniz yeterli. Çünkü fotoğraf ve videolarda gördüğünüz mamonun şapkasını başka bir yerli takamıyor. O şapka sadece mamolar için. Civardaki her köyün de bir tane mamosu var. Bir de büyük mamo var ki işte o adam tüm köy liderlerinden sorumlu. Büyük mamo tavuk ve balık dahil hiçbir şekilde et yemiyor ve tek başına yaşıyor. Bu mamolar şaman olmasa da onlara göre daha kuvvetli hisleri ve güçleri olduğu söyleniyor. Mamolar henüz küçük yaştayken ileride mamo olacakları anlaşılırmış. Ve çocukken yıllarca hiç dışarı çıkmadan mağarada yaşarlarmış. Kimisi bu süre için 7 yıl kimisi ise birkaç yıl diyor.
Şamanlar gibi demiştim ya büyük mamo için çok enteresan şeyler de söyleniyor. Önünde yanan ateşi tek el hareketiyle söndürebilir, bir kova içindeki suyu elini kovanın yarım metre üzerine götürüp, suyu kovadan çıkartıp, havada gezdirebilir gibi doğa üstü güçlerinin olduğundan da bahsediliyor. Bazı ayinlerini çıplak yapar ve boyut değiştirip(belki de astral seyahat) leopar, kaplan ya da başka bir hayvan görünümünde 2-3 gün gezer, sonra geri gelir gibi inanması güç şeyler de söyleniyor. Bu konuyu biraz daha derinlemesine araştırdığımda Japonya’dan Afrika’ya, Çin’den Avrupa’ya kadar konusunda uzman kişilerin her yıl ayin yapmak için bu Sierra Nevada bölgesine geldiklerini öğrendim. Sebebini sorduğumda ise, burasının mistik güçler anlamında dünyanın merkezi olduğunu söylediler.
Kogui Yerlileri Bölüm – 1
Aynı zamanda bu Sierra Nevada bölgesinde 70-80 yıl öncesine kadar yerliler topraktan altın çıkartıp takı ya da biblo tarzında şeyler yaparmış. Bu bölgede halen altın olduğu söylense de bulması eskisi kadar kolay değil diyorlar.
Sierra Nevada’nın başka bir özelliği de çok geniş bir hayvan çeşitliliğine ev sahipliği yapması. Birçok vahşi hayvanın yanısıra kaplan bile yaşıyormuş. Kaplanın orada ne işi var diyenler “Tigre Colombiano” diye araştırabilir. Bu hayvanlara değinmemin sebebi biraz da şuna dayanıyor; Bu bölgede yaşayan yerlilerin bizim bildiğimiz gibi bir dini inançları yok. Doğaya inanıyorlar. Havaya, suya, toprağa, güneşe ve ormana. Hayvanlarla araları çok iyi ve onlara da saygılılar. Evinde kaldığım Seyviaka Köyü’nün mamosu Alfonso zamanında bir kaplan öldürmüş. Niye öldürdüğünü sorduğumda hayvanlarımı yiyordu, o sebeple öldürdüm dedi. Peşine de ekledi; kaplanı sadece bir mamo öldürebilir, diğer yerlilerin öldürmeye izni ya da hakkı yoktur. Yukarıda bahsetmiştim ya Park Tayrona’da her yıl bir ay boyunca ayin yapıyorlar diye. O bir aylık sürede ayin yaparken park bölgesinden kaçan hayvanları tekrar bu parka getirirlermiş. Tabi kuyruğundan tutup getirme değil de, bir şekilde hayvanlarla iletişim kurup bölgeye geri gelmeleri sağlanıyormuş. Hayvanların kaçma sebebiyse park Tayrona’nın artık turistik bir yer olmasından dolayı ürktükleri için diyorlar. Yine bu bir aylık ayin sırasında denizde normal zamanlarda görülmeyecek kadar büyük dalgalar da görülürmüş. Yani bahsedilen bu bir ay içinde bölgede pek normal şeylerin olmadığı kesin.
Seyviaka köyünde 2 günümü geçirmiştim. Ve genelde köyün mamosu Alfonso bana eşlik etmişti. Arasıra tek başıma dolanırken mamo ne yapıyor diye uzaktan gözetliyordum. Her bir, iki saatte bir köyün meydanına gelip, güneşin doğduğu yöne dönüyor ve birşeyler söylüyordu. Bu ritüeli 2-3 dakika süresince yapıyordu. Kendi kendine konuştuğunu düşünsem de sonradan anladım ki adam aslında doğayla konuşuyor. Tabi her zaman da sen böyle ne yapıyorsun diye soramıyorsun ama yukarıda da yazdığım gibi bu mamoların sıradan insanlardan biraz farklı olduğunu düşünüyorum.
Kogui yerlilerinin erkekleri saçlarını kestirmiyor. Sebebini sorduğumda geleneksel deseler de daha sonra şamanların da aynı şekilde saçlarını uzun bıraktıklarını öğrendim. Saçlar kesilirse bazı özel hisler de kaybedilir diye söyleyenler oldu. Anlayamadığım şey ise şuydu; bazı erkekler hiç saçlarını kestirmediğini söylüyor ama bakıyorum saçları ancak beline kadar geliyor. 30 Yaşındaki biri saçını hiç kestirmezse yere kadar uzaması lazım. Bu olay nasıl oluyor çözemedim. Diğer bir detay, fotoğraflarda gördüğünüz gibi yerlilerin saçları da çok sağlıklı görünüyor. Bunun için avokado kullandıklarını duysam da tam emin olamadım. Konuyu daha detaylıca öğrenip, buradan tekrar paylaşacağım.
Mamoların yerlilerle toplantı yaptığı bir ev var. O ev biraz özel gibi ve oraya kesinlikle kadın giremiyor. Seyviaka köyünde kaldığım sürece 3-4 kere mamonun diğer yerlilere oraya girip, birşeyler konuştuğuna şahit oldum. Tabi o sırada evin içinde durman pek mümkün değil. Görüşme yapacağız diyorlar ve mecburen dışarı çıkıyorsun. Diğer bir detay da kadın-erkek evli olmadan aynı ev içinde de kesinlikle beraber uyuyamıyor. Çok eşlilik yaygın olmasa da arada bazı erkeklerin iki tane eşi olduğunu söyleyenler de vardı.
Kogui Yerlileri Bölüm – 2
Kogui yerlilerinde kadınlar ikinci planda kalıyor. Mesela bazı evlerde bir tane hamak var ve o hamakta sadece erkek yatabilir. Zaten bizim bildiğimiz gibi bir yatak kültürleri de yok. Kadınlar ise yerde, toprağın üstünde uyuyor. Çocuklara bakmak, yemek yapmak gibi şeylerin yanında erkekler gibi yine bağ, bahçede de çalışıyorlar. Yaşam şartları şehirde yaşayan biri için çok zor olsa da tuhaftır ki, iki yerli kadına “hayattan istediğiniz bir şey var mı?” diye sorduğumda “yok, ailemizle burada böyle yaşayalım yeterli” dediler. Yani şartları ne kadar zor olsa da en ufak bir şikayetleri de yok.
Kıyafetler ise herkeste aynı, sıradan, düz beyaz bir kumaş parçasından yapılma. Beyaz haricinde hiçbir renk kullanmıyorlar. Tamam beyaz giyiyorlar ama buna ters orantılı olarak da temiz olduklarını söyleyemem. Evlerde zaten su yok. Su işini dereden çözüyorlar. Sürekli dışarıda oldukları için de kıyafetler artık beyaz değil, gri ya da kahverengi olmuş durumda. Vücut temizliklerine de pek önem verdiklerini söyleyemem. Tuvalet kültürleri de pek yok. Dışarıda rastgele biryerlere ihtiyaçlarını yapıyorlar.
Köylerde geçirdiğim 3 gün süresince onlar ne yerse ben de onu yedim. Pilav tabi olmazsa olmaz ama her kaşıkta ağzımda çat, çat bir iki toprak parçası kırılıyordu. Su veriyorlardı ama tasın içi bildiğin toprak dolu. Yediklerim arasında en temiz olan kızarmış muzdu o kadar. Tabi bir de meyveleri unutmayayım. Köyler tamamen ormanlık alan içinde olduğu için bir çok meyve ağacı var ve tatları da çok iyiydi.
Gittiğim iki köyün birinde 20 kadar ev varken diğerinde 50’ye yakın ev vardı. Ama köyler biraz boştu. Sebebi, çoğu aile dağlara ya da tarlalara çalışmaya gitmişti. Ve 3 haftadan erken dönmez dediler. Öyle çok profesyonel olarak tarım işiyle uğraştıklarını görmesem de kendilerine yetecek kadar ekip, biçtiklerini söyleyebilirim. Hayvancılık olaraksa tavuktan hindiye, inekten domuza kadar neredeyse hepsi var. Hepsi var ama köydeki bebeklerin belki de çoğunda yetersiz beslenmeden dolayı vücut bozuklukları gördüm. Kol ve bacaklar aşırı zayıf, karınları ise aşırı şiş. Bu kadar doğal ortamda yaşayıp, ellerinde de bu kadar imkan varken nasıl yetersiz besleniyorlar pek anlam veremedim. Ayrıca bu yiyecek, içecek konusunda Kolombiya hükümetinin de köylere yardımı oluyormuş.
Erkekler zaten pek yemek yemiyor. Bunun en büyük sebebi videolarda da göreceğiniz gibi ellerinden hiç düşürmedikleri poporo denilen şey. Poporonun dış kabuğu bir meyveden yapılıyor. İçinde ise deniz salyangoz/kabuğunun kurutulmuş ve un ufak edilmiş hali var. Ellerindeki bir çubukla sürekli bu poporoyla oynayıp, un ufak edilmiş deniz kabuğunu yavaş yavaş yiyorlar. O sırada ağızlarında yine sürekli tuttukları koka yaprakları da var. Bu ikisi gün boyu onlara enerji verip, açlık hissini de gideriyormuş. Kadınlar bu poporoyu kullanamsa da her erkek, yetişkin olduktan sonra kullanabiliyor.
Erkeklerin diğer bir belirgin özelliğiyse omuzlarında her daim bir çanta var. Bizim postacı çantaları gibi, çaprazdan asıyorlar ve içi boş olsa dahi her zaman o çantayı taşıyorlar. Boş çantayı niye taşıyorsunuz diye sorduğumda geleneksel, o yüzden taşıyoruz diyorlar.
Şehire yakın birkaç köyde okul olsa da çoğu köyde yok. Bu okullarda ise solar enerji sistemleri var ve elektrik işini öyle çözüyorlar. Evlerde ise kesinlikle elektrik yok. Zaten elektrikle çalışacak herhangi bir eşyaları da yok. Ama pille çalışan fenerleri var ve bulunduğum köylerde kullandıklarını gördüm. Akşam 7-8 gibi yatıp sabah da 4-5 gibi kalkıyorlar. Merkeze yakın köylerde yaşayan bazı gençlerin elinde cep telefonu bile gördüm. Gördüm ama telefon sinyali olmadığı halde ne yaptıklarına pek anlam veremedim.
Kadınlar ve çocuklar çanta yapıp merkezdeki mağazalara satıyorlar. Onların haricinde herhangi bir el işi ürün yapıp, sattıklarını görmedim. Genel anlamda parayla, pulla pek işlerinin olmadığını söyleyebilirim. Fotoğraflarını çekerken ya da çektikten sonra yardım maksatlı 4-5 bin peso (1-2 usd) veriyordum. Yanımdaki rehberde parayla ekmek alırlar, verirsen iyi olur diyordu. Yani her ne kadar şehirden, teknolojiden uzak, kendi hallerinde yaşıyor olasalar da öyle çok da dünyadan uzakta biryerde yaşadıklarını düşünmeyin. En uzak köye 3 gün yürüyerek gidebiliyorsunuz ve o köydekiler merkezde ne olup bittiğinin farkında.
Bu Sierra Nevada bölgesine Kolombiya hükümeti pek karış(a)mıyor. Yerliler ya da köy liderleri ne derse o geçerli. Konuştuğum herkes bu yerliler için zararsız, sen onlara birşey yapmazsan onlar da sana kesinlikle birşey yapmaz diyordu. En ufak bir hayvana bile zarar vermekten çekinirlermiş. Zaten onlarla geçirdiğim 3 gün süresince belki 20-30 kişiyle tanışmışımdır, bir tanesiyle bile kötü bir anım yok. İlk başta biraz çekingen olsalar da konuştukça açılıyorlar. Bu arada yerliler kendi Kogui dilini kullanıyorlar ama bir çoğu İspanyolcayı da biliyor. Sadece gördüğüm bazı yaşlı kişiler İspanyolca bilmiyordu o kadar.
Kogui Yerlileri Bölüm – 3
Köylerde ortalama ölüm yaşı 60-65 civarı. Seyviaka köyünün mamosu Alfonso’ya bu köylerde en yaşlı kim varmış diye sordum. Ben hiç görmedim ama dedem anlatırdı diyor. Önceden bu köylerde 150 yaşına kadar yaşayanalar varmış. Ama o yaşlarda artık gözleri görmüyormuş diye de ekliyor. Yine Alfonso’dan başka şeyler de öğrendim. Ciddi sağlık problemleri olursa merkeze hastaneye gitseler de doğal yöntemlerle şifa buldukları da oluyormuş. Kinakina, marambo, kalabala, duandualda ve romero bitkileri bir çok hastalığa iyi gelir diyor. Romero bitkisi ise en güçlüsüymüş. Zor bulunur ama her hastalık için şifa verir diyor.
Diğer bir konuysa, hristiyanlığa geçenler hariç diğer tüm Kogui yerlilerinin bileklerinde ip ya da ipler var. Bu bileklikler köyün mamosu ya da büyük mamo tarafından çocuk doğar doğmaz bileklerine takılıyor. Onu kötü şeylerden koruması ve böcek, sürüngen gibi şeylerin de sokmaması içinmiş. Bunu öğrendikten sonra kime sorduysam hiçbirini ne bir böcek ne de başka bir sürüngen ısırmamış, sokmamış. Kadın ve çocuklar sürekli toprak üstünde yattıkları halde hiç böyle bir durumla karşılaşmamaları hem tuhaf hem de güzel. Köylerine gitmek için orman içinde toplamda 6 saat yürürken 15-16 tane keneyi bacaklarımdan çıkarmıştım. Üstümde pantolon, ayağımda da ayakkabı varken. Bu yerlileri ise o orman içinde yalınayak geziyorlar ve hiç bu tip problemleri olmuyor.
Ekleme:
Yukarıdaki köylerden sonra Uldezhaxa ve Duanmanak köylerini de ziyaret ettim. Tabi o sırada hem köylerden hem şehirden Kogui yerlileri ile ilgili öğrendiklerimin doğruluğunu da araştırdım.
Yukarıda da yazdığım gibi önceden bir tane büyük mamo varmış ve bütün köylerin mamosundan o sorumluymuş. Ama sonradan köyler birbirine uzak olduğu için, iletişim kopukluğu ve hatta bazı köylerin kültürlerini bozması, kimisinin hristiyanlığa geçmesi gibi sebeplerden dolayı Kogui’lerin yaşadığı alan 3’e bölünmüş ve her bölgenin bir tane büyük mamosu olmuş. Yani şuan toplamda 3 tane büyük mamo var. Diğer bir detay; mamo ya da büyük mamo olacak kişiler küçükken belli oluyor ve çocuk yaşta birkaç yıl mağarada yaşadıklarını yazmıştım. Bu olay kesinlikle doğru. Kimi yerlerde çocuk bir yıl kimi yerlerde ise birkaç yıl hiç mağaradan çıkmadan yaşıyormuş. Sebebi ise hislerin gelişmesi ve daha da kuvvetlenmesi içinmiş. O hisleri ileride ayin yapmak ya da bir hastayı iyileştirmek için kullanıyorlarmış. Mamolar aynı zamanda köylerdeki hastaları da bir doktor gibi iyileştirmelerinin yanı sıra doğum yapacak kadınlara da ebelik yapabiliyorlar. Mamoların hepsi olmasa da %80-90’ında bu yetenekler varmış.
Özellikle büyük mamolar için söylenen doğa üstü güçlerinin olması konusundaysa hem şehirde hem de köylerde kimle konuştuysam “doğru, bazı doğa üstü güçlere sahipler” denildi. Sadece Uldezhaxa köyündeki bir okul öğretmeni bunun gerçek olmadığını söyledi. Bu arada Uldezhaxa köyü tamamen eski kültürlerini bırakıp hristiyanlığa geçmiş ve diğer yerlilere göre biraz daha modern yaşıyorlar. Bahsettiğim öğretmen de bir Kogui yerlisi. Kogui’ler hakkında bildiğim herşeyi sorup, doğruluğunu ondan da teyit etmeye ve yeni şeyler öğrenmeye çalıştım. Büyük Mamo/lar için öyle, suyu havada gezdirmesi gibi şeylerin gerçek olmadığını ama hislerinin çok kuvvetli olduğunu söyledi. Bir hastayı iyileştirebilir, bitkileri iyi tanır, bitkilerden ilaç yapabilir ve senden benden biraz farklıdır dedi. Ve yine biraz da bazı mamolarda büyü yapabilme yeteneğinin olduğunu da söyledi. Diğer bir konu ise köyün mamosu ölürse aileden başka biri mamoluğa geçiyor. Ya oğlu ya da kardeşi gibi.
Erkeklerin saçını hiç kesmemesi konusunda ise bazı bölgelerde 10 yaşına kadar kesilebiliyor, sonrasındaysa hiç kesilmiyormuş. Takipçilerimden birçok kişi saç bakımı için ne kullanıyorlar diye sormuştu. Bazı erkekler avokado meyvesinden kür yapıp kullanıyor bazıları ise sadece dere suyuyla yıkıyor. Kadınlar içinse çeşit çeşit meyve kullandıklarını söylediler. Bu insanların saçları bizim bildiğimiz türden değil. Mesala 50 yaşındaki kişi saçını hiç kesmemiş ama saçları ancak beline kadar geliyor. Genelde bu yerlilerde durum böyleymiş. Bir yerden sonra saçın uzaması duruyor diyorlar. Ama kimi erkeklerde saçların biraz daha uzun olduğunu söyleyebilirim.
Araştırdım. Romero, bizdeki adıyla biberiye bitkisiymiş. Harika bir yazı olmuş Teşekkürler.
Rica ederim. Evet biberiyeyi birkaç kişi daha söyledi. Köylerde dağlık alanlarda bulunabiliyormuş.
Teşekkürler detaylı yazı için Sevgili Mehmet. Bu arada çekmiş olduğun yerli fotoğraflarında insanların gözlerinde inanılmaz bir derinlik mevcut…Sevgiyle…
Rica ederim, selamlar.
ismi bile olmayan, başka bir köyden getirilen küçük anne, gerçekten çok etkilendim.
Yazılarınızı okurken garip bir duygu oluyor içimde… Teşekkürler…
Rica ederim.
Mehmet abi çok güzel yazmışsın yüreğine sağlık…
Cok guzel yazmissiniz merak ettiklerimin cogunun cevabini aldim. Bu buyuk mamolar yillarca magarada yasiyolarsa hareketsizlik, d vitamini eksikligi vs den kemikleri cok gucsuz bagisikliklari zayif falan olmasi lazim. Hakikaten bizden degisikler demek ki:)
Sehir hayatinda yasayan biriyle kiyaslanamazlar.
harika bir yazı olmuş :)
Tesekkurler.
merhaba, Harika ve farklı bir dünyanın varlığını bize gösterdiğiniz için elinize, emeğinize sağlık. … Hiç saçı dökülün ve beyazlaşan bir yerliyle karşılaştın mı? Videolarında izledim yoktu. Dikkatimi çekti. Genetik olduğundan mı? Yoksa bu konuda özel bir doğal yöntemleri varmı ? sorabildiniz mi?
Merhaba. Beyazlasan ya da kel olan yok. Genetik.
Mukemmel otesi bir yazi ve site . Sizi instagram sayesinde kesfettim diyebilirim. Ama artik sabah kalkar kalkmaz sitenize bakiyorum yeni bir yazi var mi diye. Ayrintili yazilar icin cok tesekkurler.
Rica ederim, eksik olmayın.
Halkın günlük yasayisina dair detaylari paylaşmanız yazılarınızı çok daha keyifli kılıyor. Sayenizde gitmek istesek de gidemeyecegimiz bu güzel yerleri tanıma imkanımız oldu. Teşekkürler..
Rica ederim, selamlar.
Ağzına yüreğine sağlık kardeşim
harika bir yazı, video ve fotoğraflar <3
Merhaba;
Geronimo’nun hayat hikayesini anlatan bir kitap okuyorum. Bu yerlileri de Apaçilere benzettim. Acaba ilişkileri var mıdır..
Elinize sağlık bu arada, çok keyifle okuyoruz.
Sevgiler
Merhaba. Bilgim yok maalesef. Sevgiler.
Merhaba,
Kitabınızı ve adınızı daha önce duymama rağmen, yazılarınızı ve videolarınızı ancak bu kadar derinden inceleyebiliyorum, elbette bir elimde de kitabınız var. Daha gencim ve hayatımın yeri başladığını hissediyorum. Benim gibi pek çok gencin yoluna ışık tutan bir insan olduğunuzu bilmenizi istedim.
Yazı ve videolarda ilk gözüme takılan bileklikler olmuştu. Onların hayatlarına şahit oldunuz, hislerinin kuvvetlilikleri size de her şeyi bırakıp sakin bir hayat yaşama isteği verdi mi, merak ediyorum.
Şu an tıp öğrenciyim, bu nedenle özellikle doğal yollardan kendilerini tedavi etmeleri çok ilgimi çekti. Hiç mi doktora ihtiyaç duymuyorlar veya ihtiyacı olan bölgeler de var mı? Bu konularda projeler yapılabilir mi?
Hayallerinizin gerçeğe büründüğü yaşamınızın bir ömür boyu devam etmesini dilerim.
Saygılarımla
Merhaba. Benim gittiğim, ulaşabildiğim her yerli kabilesi gerektiğinde doktorlara ulaşabiliyor. Kimi yerde bu zor oluyor kimi yerde kolay. Kimisinde de doktora gitmek yerine köyün lideri ya da şamanına gitmeyi tercih ediyorlar. Bu sorunun tek bir cevabı o sebeple yok. Proje yapılabilir elbet. Teşekkürler, sizin de.
Rotasız Seyyah Mehmet Genç Ordu’dan sevgiler….Ordu’da sizi görmeyi çok isteriz…Kitabınızı çok beğenerek okuyorum bitecek diye az az okuyorum:)))
Videolarınızı izlerken neden sürekli çanta taktıklarını merak etmiştim. Siz erkeklerinkinin nedenini yazmışsınız. Kadınların da otururken bile üzerlerindeydi. Gerçekten çok ilginç.